Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

96 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 saatte okudu
Alemdağında Var Bir Yılan
𝐺𝐼𝑅𝐼𝑆
Alemdağ'da Var Bir Yılan
Alemdağ'da Var Bir Yılan
öykü kitabı
Sait Faik Abasıyanık
Sait Faik Abasıyanık
'ın okuduğum ilk öyküsü, Açıkçası
Kayıp Aranıyor
Kayıp Aranıyor
romanını okuduğum zaman gibi kendimi kopmuş hissettim. Çok derin bir öykü müdür? Diye kendime sormadan edemedim. Belki yine yoğunluktan dolayı çok fazla kendimi veremedim.
Alemdağ'da Var Bir Yılan
Alemdağ'da Var Bir Yılan
'da daha iyi bir incelemeyi hak ederdi. Çünkü
Sait Faik Abasıyanık
Sait Faik Abasıyanık
bu eseriyle, Türk edebiyatında sanatçının kendi iç dünyasını merkezde tutarak, yaşadığı zaman ve toplum içinde yabancılaşan, içe dönük “modern birey”in hikâyesini anlatmayı başlatmıştır. Yazarın bu öykülerde anlatmak istediğini söyleyebilmek için hikâyelerinin biçimini değiştirdiği gözlemleriz. Artık somut anlatımı bir tarafa bırakmış, soyut anlatıma geçmiştir. 𝑌𝐴𝑍𝐴𝑅 𝐻𝐴𝐾𝐾𝐼𝑁𝐷𝐴
Sait Faik Abasıyanık
Sait Faik Abasıyanık
18 Kasım 1906'da Adapazarı'nda doğdu. Çocukluğu Adapazarı'nda geçti. İlköğrenimini Rehber-i Terakki Okulu'nda yaptı. Ortaöğreniminin bir kısmını İstanbul Erkek Lisesi'nde diğer kısmını ise Bursa Lisesi'nde tamamladı (1925-1928). Yüksek öğrenimine Istanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji Bölümü'nde başladı (1928). İki yıl sonra babasının isteği üzerine, iktisat eğitimi için Venedik üzerinden İsviçre'ye gitti. Lozan'da kısa bir süre kalarak, Fransa'nın Grenoble kentine geçti. Sanatı ve kişiliği üzerinde derin izler bırakacak çok sevdiği bu Fransız şehrinde üç yıl yaşadı. Fransa'dan döndükten sonra bir süre Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi'nde Türkçe öğretmenliği yaptı. Çocukluğundan beri tüccar olmasını istediği babasının zorlamasıyla ticarete atıldı ve başarılı olamadı. Babasının 1939'daki ölümüyle geçimini yalnızca kalemiyle sağlamanın yollarını aradı. Kısa bir süre Haber gazetesinde muhabirlik yaptı (1942). Yazarlığa lise yıllarında başlayan Sait Faik'in ilk şiiri Mektep dergisinde yayımlandı (1925), İlk yazısı 'Uçurtmalar Milliyet gazetesinde yayımlandı (1929). 1934'ten itibaren kendini neredeyse bütünüyle öyküye veren yazar; denizi, emekçileri, çocukları, yoksulları, İşsizleri ve balıkçıları yalın, şiirsel bir dille anlatarak Türk edebiyatına yeni bir öykü anlayışı getirdi. Daha önce Atatürk'ü de onur üyeliğine seçen, A.B.D'deki Uluslararası Mark Twain Derneği tarafından çağdaş edebiyata yaptığı katkılarından dolayı onur üyeliğine seçildi (1953). 11 Mayıs 1954'te İstanbul'da öldü. 𝐼𝑁𝐶𝐸𝐿𝐸𝑀𝐸𝑀 Üzerine tahlil bile yapılmış bir eser “Alemdağ’da Var Bir Yılan”, Sait Faik Abasıyanık’ın vefatından önce yayımlanan son kitabıdır. Abasıyanık, bu kitabında kendi yalnızlığını anlattığını açıkça görebiliyoruz. Yazar yalnızlığı diye bir şey var aslında, söylemek istediklerimizi kağıda dökerek ifade ediyoruzdur. Kim bilir...
Sait Faik Abasıyanık
Sait Faik Abasıyanık
,
Alemdağ'da Var Bir Yılan
Alemdağ'da Var Bir Yılan
'da çok sevdiği İstanbul'dan tiksintiyle bahsediyor: "İstanbul çirkin şehir. Pis şehir. Hele yağmurlu günlerinde. Başka günler güzel mi, değil; güzel değil." Fethi Naci, Abasıyanık'taki bu İstanbul nefretini toplumun yazara karşı davranışlarının ve onu suçlamasının bir tepkisi olarak yorumluyormus. "Faik Bey'in Oğlu" olarak görülmeye devam eden yazar ailesine ve toplumun doğru kabul ettiği değerlere yakışmayan hareketler içindedir. Bu yüzden de dışlanmaktadır. Toplum Sait Faik'i ilişkileri sebebiyle suçlamaktadır. İşte bu yüzden Sait Faik şöyle yazmıştır: "Sevmek, bir insanı sevmekle başlar her şey. Burada her şey bir insanı sevmekle bitiyor." Yazara göre hayatı sevmek öncelikle bir insanı sevmek ile başlamaktaydı. Sait Faik'in kurulu düzenin yasaklarına karşı çıktığı bir diğer hikâyesi de Çarşıya İnemem'dir. Burada da tıpkı Alemdağ'da Var Bir Yılan'da olduğu gibi toplumun ahlak anlayışına karşı çıkar: "İnsanlar birbirine yasaktır. Canım çekiyor diye öpemem seni güzel oğlan." Yazar, kitapta yer alan Bir çok öykülerde toplum eleştirisi yapmıştır. Sarmaşıklı Ev ise Abasıyanık'ın daha önce de denediği tarzda bir gizemli atmosfer hikâyesidir. Dolapdere röportaj şeklinde yazılmışken, bazıları ise yazarın yalnızlığının yok olmasını dilediği, yaşama bağlılığını gösteren bir öykülerdir. Bir başka öykülerde ise yazarın kendi hikâye yazma tekniğini ve edebiyatın gerçeklikle ilişkisi hakkındaki görüşlerini konu alınıyor. Panco’nun giydiği pardösü yakısında bir kürk barındırmaktaydı. Yazar ise arkadaşını bu özelliği ile sevmekteydi. Her zaman bu özelliğini vurgulamakta ve bu özelliğine dikkat çekmekteydi. Yazarı pardösünün üzerinde bulunan bu kürk rahatlatmaktaydı. Kürkün yazar üzerinde son derece farklı bir etkisi bulunmaktaydı. Arkadaşını sevdiği ve onda bu kürkü görmekten hoşlandığı için bu kürk onda bir rahatlama hissi yaratıyordu. Panco ise Alemdağ gezintisinden sonra ortadan kaybolmaktaydı. Yazar arkadaşını bir süre aradıktan sonra onu bir kahvede bulur. Arkadaşını ise içini rahatlatan kürkünden tanımıştı. Fakat Panco hiçbir şekilde yazara yüz vermemekteydi. Sanki bir olumsuzluk yaşanmış gibi yazardan kaçmaktaydı. Bu durum yazarın dikkatini çekmekte ve üzülmesine sebebiyet vermekteydi. Panco’nun neden böyle bir davranış sergilediği hakkında en ufak bir fikri yoktu. Ancak burada yanlış bir şeylerin olduğu çok belliydi ve bu durumun çözümü sadece Panco’da saklıydı. Panco ona yüz vermedikçe sebebini daha da çok merak eden yazar bu duruma bir çözüm bulmak istiyordu.
Alemdağ'da Var Bir Yılan
Alemdağ'da Var Bir YılanSait Faik Abasıyanık · Yapı Kredi Yayınları · 201010,6bin okunma
·
1 artı 1'leme
·
264 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.