Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Yine de siyasî merkez için üniversiteye müdahaleyi neredeyse on yıllık periyotlarla sistematik ve kötü bir “gelenek” haline getiren hadisenin 1933 Üniversite Reformu olduğunu söylemek yanlış olmaz sanırım. Aslında reform değil üniversitenin tasfiyesi demek lazım; çünkü Darülfünun'un (88'i profesör, 44'ü doçent, 108'i asistan) toplam 240 öğretim elemanı kadrosundan, 76'sı profesör olmak üzere 157'si bu “reform”la tasfiye ediliyor. Tam bir budama ve aşağıya çekme ameliyesi... Müdahaleler silsilesinin mantığını anlamak için tasfiye edilen Darülfünun'un yerine kurulan İstanbul Üniversitesi'nin açılışında zamanın Maarif vekili Dr. Reşit Galip beyin konuşmasından bir parça aktarabiliriz: "İstanbul Darülfünunu Türkiye münevverliğinin beklediği salâha, inkişafa ve terakkiye eremedi. Memlekette siyasî, ictimaî büyük inkılaplar oldu, Darülfünun bunlara karşı bîtaraf bir müşahit kaldı. İktisadi sahada esaslı hareketler oldu, Darülfünun bunlardan habersiz göründü. Hukukta radikal değişiklikler oldu, Darülfünun yalnız yeni kanunları tedrisat programına almakla iktifa etti. Harf inkılabı oldu, öz dil hareketi başladı, Darülfünun hiç tınmadı. Yeni bir tarih telakkisi milli bir hareket halinde bütün ülkeyi sardı, Darülfünun'da buna bir alaka uyandırabilmek için üç yıl kadar beklemek ve uğraşmak lazım geldi. Darülfünun artık durmuştu, kendisine kapanmıştı (...)".
Sayfa 484Kitabı okudu
·
15 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.