Rasim Özdenören bu romanında farkı iki hayatın ve bir birinden bağımsız iki karakter üzerinden kurduğu hikâyeleri okuyoruz
Gül yetiştiren adam hikayesinde savaş sonrası değişen hayata karşı geçmişiyle olan bağlarını koparamayan. Aslında tek başına bir protesto içersinde olan karakterin kendini cezalandırılması 50 yıl boyunca kendi kabuğundan çıkmaması kedini yalnızca ibadete ve farklı renklerde ve kokuda olan güllerini yetiştirmeye adıyor , bulunduğu şehrin siluetini değişiminin kabullenmemesi ele alınıyor.
Diğer hikayede ise modernleşen dünyaya çok hızlı adapte olmuş o yaşam tarzını benimsemiş olanların içsel çöküşleri ele alınıyor. Bu hikayede ki ana karakterlerden biri olan Sitare modern dünyanın insanına birçok yönüyle benzerlik gösteriyor. Fakat bu kısımları okurken aslında sanılanın aksine zenginliğin şöhretin kişinin yalnızca gerçek benliğine örttüğü bir örtü olduğu anlaşılıyor, kimse kimsenin içindeki yaraları göremiyor.
Zannımca kitaptaki konuların bir biri ile uyum şekli hikâyelerin ardarda verilmesi doğu batı sentezini çok güzel açıklıyor.