Bir akşam üzeri, tarihlerden ayın bilmem kaçıydı. Gece oturaklı siyahını henüz gökkubbeye tam boyamamış, günü geceye çevirmeye hazırlanan alaca mavisiyle semada yerini alıyordu. Kış soğuğunu yalancı çıkaran serin bir hava tenime değiyor üşür gibi yapıyordum. İçim titriyordu ama üşümüyordum. İçimdeki öfke ateşinin kozu gittikçe harlanıyor yakmıyor