Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Efendimiz Hz.Muhammed Aleyhisselam
* Efendimiz, hilm sahibiydi. Tahrik edici sebeplere rağmen son derece vakar ve sebatkâr davranırdı. * Acı ve eziyetlere dayanır, sabırla hareket ederdi. * Hiç kimseden kendi nefsi adına intikam almamış, fakat konu Din olduğu zaman gerektiğinde şiddet ve celadet göstermişti. * Nefsi için asla öfkelenmez, çok çabuk hoşnut olurdu. * Gelmiş ve gelecek bütün insanların en âdili O idi. * Hayatı boyunca kendisinden istenen bir şey için "Hayır, veremem!" dememişti. Belki bu yüzden şair Ferazdak: "O Lâ'yı yani "hayır" kelimesini ancak Kelime-i Şehadette kullanmıştır" dedi. * Ramazan aylarında ve Hz.Cebrail ile buluştuğu zamanlarda sabah rüzgârından daha cömert olurdu. * Zayıflara yardım eder, yoksulların elinden tutup onları korurdu. * Şecaat sahibiydi. Aklın verdiği direktiflerden ayrılmazdı. Necdet'e malikti; yani kendisini ölümün kucağına atacağı zaman bile nefsine güvenir ve korku emâresi göstermezdi. * İbn-i Ömer (r.a.): "Ondan daha cesur, daha fedakâr, daha cömert ve daha hoşnut birini görmedim" demişti. * Hz.Ali gibi bir kahraman dahi şunları anlatmıştı: "Biz harp kızıştığı zaman, gözler öfkeden kıpkırmızı kesildiğinde Resûlullah (s.a.v) ile korunurduk." * Efendimiz, son derece haya sahibi idi. Avret ve ayıp olan şeylere karşı gözleri âdeta yumuktu. * Hoşlanmadığı bir şey karşısında muhatabı suçlamaz "Neden falan kimse böyle diyor, böyle yapıyor?" demez, bilâkis umumî manâda "Niçin böyle yapıyorlar, niçin böyle konuşuyorlar?" derdi. * Yanına yüzü kirli bir insan geldiği zaman onu üzmemek için bir şey söylememiş ve daha sonra ashabına: "Söyleseydiniz de yüzünü yıkasaydı ya..." buyurmuştu. * Öylesine haya sahibiydi ki mübarek gözü kimsenin yüzüne sabit bir halde bakamazdı. * Ebu Said-el Hudrî (r.a.) şöyle buyurmuştu: "Resûl-i Ekrem (s.a.v) perde içinde oturan bakire kızdan daha fazla haya sahibiydi. Güzel görmediği bir şeyi yüzünden anlıyorduk." (Tirmizi) * Ashabını arar, sorar, gelmeyenleri merak edip ziyarete gider, yanına oturan herkesin nasibini verirdi. * Kaba ve haşin değil bilâkis son derece ince kalpli, zarif ve hoştu. Kendisini gören ve konuşanlar güven ve ümitle dolarlardı. * Kibir ve gurur gibi pislikler o mübârek kalbin semtine dahi yaklaşamazdı. Bu yüzden ashabından veya ehl-i beytinden birisi kendisini çağırsa hemen "Lebbeyk!" (Buyur!..) diye yanına giderdi. * Ashabı ile şakalaşır, aralarına girer, çocukları kucağına alır oturur ve bilhassa çocukları çok severdi. * Hür, köle, cariye, fakir, yoksul kim olursa olsun herkesin davetine mutlaka icâbet ederdi. * Şehrin en ücra köşesindeki hastayı ziyarete gittiği, özür beyan eden herkesin özrünü kabul ettiği bilinirdi. * Önünde oturan kimseye karşı ayaklarını asla uzatmazdı. * Kimsenin sözünü kesmez, konuştuğu kimse sözünü bitirmeden onun yanından ayrılmazdı. * Mü'minlerin sıkıntıya uğraması ona çok ağır ve güç gelirdi. Onların üstüne pek düşkündü. Cidden esirgeyici ve bağışlayıcı bir Peygamberdi O... * Kendi işlerini kendisi yapmayı severdi. Nitekim elbiselerini yıkar, koyununu sağar, ayakkabılarını tamir eder, evini süpürür, devesini bağlar, süt getiren deveyi otlatır, hizmetçileriyle birlikte yemek pişirilmesine yardım eder, hamur yoğurur, çarşıdan aldıklarını kendisi taşırdı... * Allah'ın sonsuz ve sayısız salâtı Efendimiz üzerine olsun...
·
360 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.