Zira insan nefsinin öyle hastalıkları vardır ki, ancak insanlardan, dünyanın gürültü ve patırtısından uzak bir şekilde gerçekleştirilen nefis muhasebesi ile tedavi edilebilir. Kibir, ucb, hased, riya ve dünya sevgisi... Bütün bunlar, nefse hükmeden, kalbin derin yerlerine yerleşen ve insanın iç dünyasında yıkıcı etkileri olan özelliklerdir. Hâlbuki nefisin, bunların yerine salih ameller ve güzel ibadetlerle süslenmesi gerekir. Her ne kadar kişi irşad, davet ve vaaz işleri ile meşgul olsa da, bu tür nefis hastalıklarından kurtulmanın tek yolu şudur: Kişi, ara sıra kendi nefsi ile baş başa kalıp bu hastalıklarının mahiyetini ve kaynağını uzun uzun düşünmeli ve hayatın her anında Allah'ın inayet ve tevfikine ne kadar muhtaç olduğunun farkına varmalıdır. Yüce Yaratıcı karşısında ne kadar zayıf olduğunu ve başkalarının övgüsü ile yermesinin herhangi bir fayda vermediğini düşünmelidir. Allah'ın azametinin tezahürlerini, kıyamet gününü, hesabı ve onun dakikliğini, Allah'ın rahmeti ve azabının çokluğunu tefekkür etmelidir. Zira böylesi uzun ve mükerrer tefekkürlerle birlikte nefsin bu hastalıkları yok olur, marifet ve ihlâs nuru ile kalb ihya olur ve dünya kirlerinin, kalb aynasını kirletmeye imkânı kalmaz.