Gönderi

Ben oyunların ortasında içeri girmiştim. Provalardan sonra da kim bilir neler oluyordu? Derler ki, Hidayet kardeşim, tiyatroda olaylar hep sahnenin dışında olurmuş. Bunlar sahnede anlatılırmış sadece. Brutus'un nasıl yaralandığını gören var mı? Sanki sahnenin gerisinde duran bir tahta perdenin önünde bir sandalye koyup üstüne çıkmışız; seyircilere sırtımızı dönerek olup bitenleri seyrediyoruz. Arada bir seyirciye dönerek anlatıyoruz: İşte Brutus yaralandı. Ah! Perdenin gerisinde Polonius varmış. Ben seyircilerin yerinde olsam anlatılanlara dünyada inanmazdım. Sandalyenin üzerine eski bir gazete kâğıdı koyup üstüne çıkarak kendi gözlerimle görürdüm. Tahta perdenin arkasında her şey muhakkak başka türlüdür. Evet başka türlü oluyordu. Bunu, provaya geldikleri zaman gözlerinden anlıyordum. Bütün davranışlarından belli oluyordu: Bilmediğim olaylar geçmişti. Görünüşte ilerlemiş bir durum yoktu. Oysa ben, bütün cümlelerin baş tarafını kaçırdığımı çok iyi biliyordum; oyuna geliyordum. Bütün oyuncular, provaya gelmeden önce yaşadıkları maceraların izlerini taşıyorlardı. İyi ezberleyemedikleri rollerini oynarlarken de ayrıca özel bir yaşantıları vardı. Ben bu geçişleri bir türlü sezemiyordum; benim hayatım sürekli bir büyük oyundan ibaretti. Bununla birlikte, prova başlayınca her şeyi unutuyordum; ikinci piyesteki oldukça uzun olan rolüme kaptırıyordum kendimi. Sonra kısa bir ara verilince, uyanıyordum.
Sayfa 62 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
·
73 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.