Gönderi

youtu.be/uE1jB4LOWYk?si=... Dünyâ çemeninde çadır kuran insanlar türlü türlü şeylerle gönül avuturlar.. Daldan dala konan hercaî gönüller nihâyet konacak dal bulamaz.. Dünyâ güzeline gönül kaptıran kişi belâyı satın almış demektir.. Sümbüller, gelincikler yaratan Yüce Allah, elbet gönüllere de vâkıftır lâkin dünyâ muhâbbetiyle sarhoş olan gönüllere râhmet nazârı ile bakmaz.. Bir gün yolda bir âmâ adam durmuş, ağzını açmış, “Allah, Allah..” demedeydi.. “Allah, Allah..” diyordu da, gönülden yürekten değil, sadece diliyle.. Zamanın büyüğü ve Hâkk âşıklarının serveri Şeyh Nûrî Hazretleri, o âmâ adamdan Allah adını duyunca sabredemedi, kanatlı kuş gibi yanına uçtu ve dedi ki: “A adam!.. Sen onu ne bilirsin?.. Biliyorsan neden hayattasın ya?..” Bu sözden sonra öyle bir kendinden geçti ki, akıl dağı sanki yerinden oynadı.. O coşkunluk, mest hâliyle çölün yolunu tuttu.. Yolda bir kamışlık vardı.. Ve aziz cânı ten kafesinden uçup gitti.. Onu ölmüş, her yanı kanlara gark olmuş buldular.. Hâkk âşığının göğsünden akan kan, her kamışın üstüne Allah ismini yazmıştı.. İşte erlerin iştiyâkı.. O büyük Velî ömrünce mest olarak gezdi.. Çok kere de: “Ey Rabbim, ey Rabbim!.. Ben sana âşıkım demezem!.. Âşık adam cân taşımaz!.." Bütün bunlar yüce ve yüksek hâllerdir.. Herkeste bu hâllerin tecelli etmesi imkânsızdır.. Ancak, âşıklar müstesnâ!..
49 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.