Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

488 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Biraz karışık anlatmak zorunda kalacağım ama bunun suçunu romanın esas karakterinin son derece girift yapısına atıp izninizle kaçacağım. Bu baskının sonundaki yorum bölümünde yorumun yazarı zamanında bu kitabın aşk ve gotik roman olarak kalıplara sokulduğunu ve romana tepeden bakıldığını belirtmiş. Şimdi aşk teması ya da bir tür olarak gotik neden aşağı olmak zorunda olsun, bunu anlamak zor, fakat en azından "aşk" için bu yargıya, yani romanın bir aşk romanı olmadığı yorumuna katılıyorum. Evet, aşk bu romanın ve anlatıcının bakış açısının önemli bir parçası, ancak buradaki gözümüze sokulan aşkın asıl amacı bize aşk duygusunu vermek değil, bana göre hastalıklı bir durumu ortaya sermek. Gotik konusunda ise bu romanın harika bir gotik edebiyat örneği olduğunu söylersem abartmış olmam. Bunu romanın harika bir eser olduğunu söylemek için belirtmiyorum, sadece romanın türe güzel bir örnek teşkil ettiğini kastediyorum. Daha önce bahsettiğim şu hastalıklı durum anlatıcının isminin olmamasında özellikle karşımıza çıkıyor. Anlatıcının ismi yok zira bu genç kızımız diğer benliği olan Rebecca'nın silik bir karşıtı olmaktan ibaret. Ona anlatı boyunca sürekli "Bayan de Winter" denir. Rebecca kastedilirken de aynı ifade kullanılır. Bunun iki sonucu olmuştur: Birincisi, iki "Bayan de Winter"ın aynı potada eridiği vurgulanmıştır. Fakat burada birbirine karışan iki eşit ama farklı değer yoktur. Birinin gölgesi altından hiç çıkamayan oldukça silik bir kız vardır. İkincisi de feminist bir okumaya zemin hazırlamasıdır. İki kadın da erkeğin soyadı ile anılmaktadır. Rebecca ve anlatıcının ikiliği Manderley’e de olduğu gibi yansıyor. Binanın bir doğu bir de batı kanadı var ve kanatlardan doğuda olanı anlatıcının bu evdeki dünyasını oluştururken batı kanadı Rebecca demek. Orası gizli, acaba ne gibi sırlar barındıran bir yabancı dünya. Aynı zamanda romandaki gotiğin de en büyük taşıyıcılarından biri. Bu batı kanadı Rebecca ile özdeşleşen denize bakıyor ve denizin sesini de alıyor. Rebecca bir denizci, tek başına denize açılan, denizcilikten çok iyi anlayan ve ciddi bir tekne kaptanı. Fırtınalarla nasıl başa çıkılacağını iyi bilen, risk analizini doğru yapabilen biri. Yılın 1938 olduğunu ve bunun geleneksel bir kadın tasvirinden çok uzak olduğunu aklımızdan çıkarmayalım. Ayrıca evin bu bölümünden görülen manzaranın, bu kanat açıklara baktığı için son derece doğal ve değişken olduğunu da belirtelim. Tüm bunlar Rebecca’nın karakterinin doğal bir yansıması. Fakat doğu kanadı sadece bir bahçeye bakıyor. Bu bahçe maceradan uzak, hesaplı bir biçimde budanmış ve bakımlı. En önemlisi de stabil. Tam da anlatıcımızın ve kocası Maxim’in istediği, ayakları yere basan hayat tarzını yansıtıyor. Manderley’in batı kanadı romandaki gotiğin taşıyıcısı dedik. Manderley başlıbaşına o eski mimarisi, taştan yapısı, yüzyılların mirasını taşımasıyla gotik romanın en klasik öğesini oluşturuyor. Romanda bu tarihi ev sabah sislerinin içindeki kasvetli görüntüsü ve ana yoldan yalıtılmışlığı ile kendi başına bir gerilim unsuru iken, her şatoda bulunan girilmesi yasak olan bölgeye benzer bir bölgenin, yani batı kanadının varlığı ile bu gerilim unsuru vurgulanıyor. Esasında bu batı kanadı kendi başına tabu değil fakat buradaki Rebecca’nın varlığı esas gerilim unsurunu oluşturuyor. Bu büyük evde bir hayalet yok belki, ama Rebecca bir hayalet olarak sürekli bu evde ve anlatıcının da zihninde. Hiç bozulmamış yatak odasıyla, atılmamış tüm eşyalarıyla Rebecca daha dün buradaymış gibi. Fakat batı kanadı ile özdeşleşen bir karakter var ki, romana kattığı tekinsizlikle esas büyük rolü üstleniyor: Bayan Danvers. Adeta gerçek bir hayaleti andıran görüntüsü ve ketumluğuyla bu orta yaşlı kadın esas gerilim unsurunu oluşturuyor. Rebecca’nın bu evdeki taşıyıcısı, ete kemiğe bürünmüş bir hayalet gibi tasvir edilen bu kadın anlatıcımızda oluşturduğu müthiş güvensizlik duygusuyla bizde de tekinsiz bir duygu oluşturuyor. Şimdi biraz Manderley’den ve gotikten uzaklaşıp Rebecca’dan bahsedelim. Rebecca adeta bir Lilith, bir Tiamat, bir düşmüş melek, ahlaksızlığın sembolü ve Allahsızlığı Yayma Derneği Başkanı gibi bir karakter. Içinde müthiş yapıcı ve yıkıcı iki taraf, iki gerçek taraf var. Oyun alanı olan Manderley’i çekip çeviriyor, o tamamen erkekliği temsil eden, o güne kadar bir erkek sadeliği ile idare edilmiş Manderley’i bu işlerden çok iyi anlayan bir kadının zevki ile vahşi bir ormandan güzel bir bahçeye çeviriyor. Evin içini de bir kadının bakış açısıyla düzenliyor. Bu ev hanımlığı marifetleri onun yapıcı yanını oluştururken bir de karanlık bir tarafı var: insanları sevmeyen, onları aşağılayan, önem vermeyen bir taraf. Ayrıca, bunlardan bağımsız olarak, düzenin tamamen dışında kalan bazı zevkleri var ki, bunları oyun alanı olan Manderley’in tamamen dışında tutmak için kocası Maxim ile anlaşmış. Manderley erkeğin egemen olduğu bir yer, onun iktidar alanı ve Maxim bunun böyle kalması gerektiği konusunda son derece katı. Manderley erkeğin klasik egemenlik sahasının bir sembolü. Maxim’in bu konudaki inanılmaz hassasiyeti Manderley’in bu sembolik konumundan kaynaklanıyor. Rebecca kendi zevklerini, ki bunların evlilik ilişkisi dışında çeşitli “arkadaşlarla” görüşmek olduğunu anlıyoruz, Londra’da sürdürmek zorunda. Aynı zamanda Rebecca Manderley’in içindeki bir alanı, sahildeki bir balıkçı kulübesini de bu işler için ayırmış. Buraya çeşitli arkadaşlarını davet etmekten çekinmiyor. Daphne hanım bu arkadaşlardan bahsederken kadın ve erkek ayrımını bilerek yapmıyor ki, bunun tek sebebi Rebecca’nın da Daphne hanım gibi biseksüel olması. Onun kaderi düzeni isteyen erkek egemenliğinin her zaman yapageldiği şeye teslim olmak oluyor. Romanda Maxim’in sürekli vurguladığı bir cümle var: “Rebecca kazandı”. Sonunda da Rebecca bir anlamda kazanıyor ama bu bir zafer değil, her şeyin yıkımı aslında. Son derece trajik bir son. Öngörülemez hareketleriyle ve başvurduğu yalanlarla kendisi kurban olurken erkeğin dünyasını da parçalıyor. Daphne du Maurier dışa dönük olmayan yapısıyla biraz anlatıcımıza benzerken cinsel yönelimi ve asi duruşuyla Rebecca’dan izler taşıyor.
Rebecca
RebeccaDaphne du Maurier · İthaki Yayınları · 2020497 okunma
·
56 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.