Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

IŞIK KAYNAĞI
~KENDİMCE~ Tek başına oturuyor. Gözleri sımsıkı kapalı, hiçbir şey göremiyor. Karar verdiği süre dolunca gözlerini açıyor. Ama yine bir şey göremiyor, hiç ışık yok. Çünkü gözlerini kapatmadan önce ellerini sıkıca birleştirip parmaklarını kenetleyerek gözlerinin üzerine bastırmıştı. Ellerini gözlerinin üzerinden kaldırıyor ve... Yine göremiyor, hiçbir şey yok. Bunun üzerine, ellerini gözlerinin üzerine koymadan önce başına sıkıca örttüğü battaniyeyi çekiyor. Hâlâ hiçbir şey göremiyor, burnunun ucunu bile. Hemen sonra aklına; başına battaniyeyi sıkıca örtmeden daha önce pencereleri olmayan, duvarları siyaha boyanmış, penceresiz ve simsiyah bir kapısı olan, lambasız bir odada girdiği ve odanın ortasına oturduğu, geliyor. El yordamıyla kapıyı buluyor ve odadan dışarı adım atıyor ama hâlâ göremiyor. Bir an, kör olmuş olma ihtimali aklına geliyor ve korkuyor. Ama bu korkusu kısa sürüyor çünkü; her şeyden önce, siyah odaya da girmeden önce odanın bulunduğu evin elektriklerini kestiğini hatırlıyor. Sigortaları açmak için evin dışına çıkıyor ama o da ne! Her taraf zifiri karanlık! Yine hiçbir şey göremiyor. Zaman gece ama ne ay var, ne de yıldızlar... Çünkü daha en başında, yerleşim yerlerinden uzakta, sık ağaçlarla kaplı bir ormanın ortasında tek olan bir eve gelmişti. Gökyüzü de siyah renkli yağmur bulutlarıyla örtülü. Karanlık en başta tecrübe ettiği gibi, her yerde aynı. Gözlerini yumduğundaki karanlık ve evin dışında karşılaştığı karanlık. Ve bu ikisi arasındaki diğerleri. Hepsi aynı. Kalpte ya da zihinde olduğu gibi... Aniden bir rüzgâr çıkıyor, kara bulutlar kısa sürede dağılıyor. Ağaçlar rüzgârla sallanıyor. İşte o zaman rengârenk gökyüzünü görüyor; ayı, yıldızları, gezegenleri. Sigortaları açıyor, evin lambaları yanmaya başlıyor. Başını ormana çeviriyor, az ilerideki çalılıkların önünden bir hayvanın geçtiğini fark ediyor, tilkiye benzetiyor. Hayvanın gözlerinin parladığını görüyor; bir kırmızı oluyor, bir beyaz. Ağaçların dallarından cırcır sesleri ile birlikte yanıp sönen sarı ışıklar görüyor. Bu aydınlıklar içinde her şeyi daha iyi anlamak için bir kez daha gözlerini sımsıkı kapatıyor ve ellerini gözlerine bastırıyor. Karanlık hiç gitmemiş gibi hemen beliriyor, hiçbir şey göremiyor. Sonra ellerini çekiyor ve gözlerini açıyor. Rengârenk ışıklar gözlerini dolduruyor, her yerde parıltılar. Biraz önceki gibi görmeye devam ediyor. Öyleyse neden karanlıkta olsun, neden simsiyah yaşasın? Neden hiçbir şey göremesin? Aynılığa, tekdüzeliğe, hiçliğe, karanlığa gerek yok. Işık varsa farklılık var, ışık varsa özgürlük var, ışık varsa aydınlık var, ışık varsa anlam var. Gözler belki mecburî karanlığa zincirli olabilir ancak zihin ve kalp kesinlikle karanlıkta olmamalı! Her zihin ve her kalp olabildiğince ışıkla dolmalı, aydınlanmalı! Işıkla dolan her zihin ve her kalp ise bir ışık kaynağı olmak için uğraşmalı!
·
350 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.