Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Rousseau ve Voltaire'in ortaya çıkışını coşkuyla karşıladık; Karamzin'in 1789'da "Ulus-devletler" çağrısına derin bir duygulanmayla sevindik, yüzyılımızın ilk çeyreği sonunda, boşa çıkan hayalleri ve düşünceleri için Avrupalı öncülerle beraber umutsuzluğa kapılsak bile inancımızı yine de yitirmezdik, üstüne üstlük Avrupalıları yatıştırmaya çalışırdık. Kendi yurdunda Rus'un su katılmamış "beyaz"ı Avrupa'da birdenbire "kızıl" oluverdi. Son derece ilginç ayırt edici bir özellik. Sonra 1850'lerde bazılarımız Fransız sosyalizmine katılma şerefine erişti ve hiç tereddüt etmeden bu sosyalizmi, evrensel birliğin kesin olarak çözümü, bizleri hâlâ alıp götüren hayallerimizin gerçekleşmesi olarak gördüler, yani kişisel çıkarları, bencilliği, insanlığa aykırı davranışları, ekonomik bunalımları ortadan kaldırmayı, kişi özgürlüklerini koruyan bir düzen kurulmasını bizler hedefe ulaşma olarak görüyorduk, ama bu kafalarımızı asla karıştırmamıştı. Tam tersine, kimi Avrupalı derin düşünürlerin hüzünlü şaşkınlığını görünce, aşırı bir küstahlıkla, alçaklıklarından tutun, enayiliklerine kadar demediğimizi bırakmadık. Birey ve ulus arasındaki ahlaki sınırları tümüyle pozitif bilimin belirleyeceğine inandık, hâlâ da inanıyoruz. (Bilim sanki -bunu yapabilirse- deneyim tamamlanmadan önce, yani insanoğlunun yeryüzündeki kaderi belirlenmeden bütün sırları açabilirmiş gibi!) Bizim toprak sahipleri kölelerini satıp Paris'e toplumsal içerikli dergi çıkarmaya gittiler, bizim Rudinler barikatlarda can verdi. Zamanla Rus toprağından öylesine koptuk ki halkımızın ruhuna aykırı olan bir öğretiyi benimseyecek kadar her türlü anlayışımızı yitirdik. Gerçekte Rus halkının kişiliğini hiçe saymakla kalmadık, karakteri falan olmadığını söyleme cesaretini bile gösterdik. Halkı tamamen kafamızdan sildik ve despotça bir rahatlıkla (sorunu ortaya koymadan), ona gösterdiğimiz, daha doğrusu emrettiğimiz her şeyi halkımızın peşinen kabulleneceğine inandık. Halka değgin pek çok gülünç fıkra dolaştı dilden dile. Bizim evrenselciler her zaman, köylü reformundan sonra bile, köylünün efendisi olmayı sürdürdü.
Sayfa 662 - 663 Yapı Kredi Yayınları
38 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.