İnsan da diğerleri gibi, yani hayvanlar, bitkiler ve
bütün canlı varlıklar gibi, doğanın sakinlerinden
biriydi.
İnsanların yaşamı zordu, hayatta kalmak için savaşıyorlardı; doğadan, onun fırtınalarından, gecelerinden, kuraklıklarından ve depremlerinden korkuyorlardı.
Derken insan, zekâsı sayesinde hayatını kolaylaştıran binlerce şey icat etti. Doğayı, yabani bir hayvanı evcilleştirdiğimiz gibi uysallaştırdı.
Ama uygarlığı inşa ederken, kendini gitgide
bütün diğer canlılardan üstün hissetmeye başladı. Böyle olunca da doğaya, istediği gibi kullanacağı dev bir depo gibi davranır oldu. Eline ne geçerse geçsin her şeyi atabileceği devasa bir çöplük, her şekilde kullanabileceği bir nesne gibi.
İnsan; doğadaki varlıklardan, yaşamları birbirlerine bağlı canlılardan yalnızca biri olduğunu unuttu.
Biz insanlar, bu dünyada yaşamaya devam
etmek için, uygarlığımızı doğanın döngüleriyle
bağdaştırmalıyız. Bunun vahşi doğaya dönmekle hiçbir ilgisi yok! Gitgide daha da iyi yaşamak için, uygar kalmayı ve doğayla birlikte uygarlaşmayı -yani ona karşı saygılı, sorumlu ve dikkatli olmayı başarabilmeliyiz.
Sayfa 38 - Günışığı Kitaplığı