Sırtımı yasladım eskimiş, yorgun bir banka
gökyüzü gri ama şehre yaz gelmiş diyorlar
insanlar gelip geçiyor önümden
kuşlar geçiyor, kediler, köpekler, karıncalar
ve zaman
zaman geçiyor
zaman geçecek
zaman geçmiş
zamanla birlikte bir şeyler de geçiyor
geçecek
geçmiş
birileri
ben mi
ben zaten
ben kendimden çoktan geçmişim
ağaçlardan geçmişim, kuşlardan, çiçeklerden, aşktan, sevgiden, güvenden ve insana insan olduğunu hissettiren her şeyden
geçmişim
neden diye sormayacak kimse ama
söyleyeyim
vaziyetimin müsebbibi yalnızca geçmişim
yağmur başlayınca, telaş saçak altlarında muhafaza edilir
insan olmanın aciziyeti
otobüs duraklarında, dükkan önlerinde dolup taşar
oysa ki yalnızca yağmur yağıyor
diyemezsin
ıslanmaman gerekiyor çünkü
herkes bir sigara yakar bu kısa tutsaklığa
ve elbette sorsan
herkes sever, ıslanmadığı yağmuru
kuruyken herkes sever, pencereden bakarken herkes sever
peki bu şemsiyeliler kimler
güzel günler bir bavula doldurulup
bir bagaja konulup
bir şehre gönderilmiş
ben o şehri arıyorum
adresi bırakın
o şehrin adını dahi bilmiyorum
güzel insanlar nerede
görüyorum iki sevgili şurada kavuşmuş
benim yine,
benim niye
bu ellerim bu ceplerimde
ah benim cemal abim
umulmadık bir gün olabilir bugün
demişsin
yağmurların kokusunda bir çay söyledim sana inanıp
kaşıksız, demli
ama rica ediyorum
bu sefer
sen haksız çıkma lütfen
yani en azından ben haklı çıkmayayım
benim bu hislerime ne oldu anlatın
kim gömdü beni böyle, benden uzağa
neden yalnızım
neden gülümsemiyorum
neden bu öfkem
neden diye soranlarınız oluyor ya bazen
yorgunum ama, anlatayım
-yorgunum
anlattım
yani size yerli yersiz gülümseyemem
yani sevemem öyle kimseyi ansızın
yani, yanisi yok işte
ne anlamak istiyorsanız onu anlayın
ben yalnızca, yorgunum diyeceğim
ulan anlayın
ama bir gün
bir yerde
bir şekilde
bir yer
bulursam koyacak
belki ben de artık
bu ellerimi bu ceplerimden çıkarırım
-Bektaş Şenel