Bu dünyada canımı en çok sıkan şey büyüklük taslayan insanlardı. Herkesin günahı kendineyken ve herkes kendinden mesulken, onlara ne oluyordu, Bi anlayabilsem yahu!
Bunca senedir bu beter yolun yolcusuyum, anlamadığım bir şey var. Nasıl olur da insanlar habire fuhuşa karşı olduklarını ve fahişelere acıdıklarını söyledikleri halde fuhuş yapan bir kadının tövbe edip hayata sil baştan başlamasına fırsat tanımazlar? "Mademki bir kere düştün batağa, hep orada kal" derler adeta. Bilmem ki nedendir. Tek bildiğim şu : Bu dünyada pek çok insan başkalarının sefaletinden beslenir. Düşenin belini doğrultup toparlanmasını istemez, yeryüzünden bir sefil eksilse rahatsız olur.
Sayfa 152 - Fahişe Çöl Gülü, Konya 18 Ekim 1244 Doğan KitapKitabı okuyacak
Nazım Hikmet' in de dediği gibi "Dünyayı verelim çocuklara,hiç değilse bir günlüğüne, allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar... Bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı... Çocuklar dünyayı alacak elimizden,ölümsüz ağaçlar dikecekler."
Hakk'ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın. "Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir" diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?
Hepimiz için hayat doğum ve ölümler dizisi demek. Başlangıçlar ve sonlar. Bir anın doğması için bir önceki anın ölmesi gerekir. Yeni bir "ben" için, eski ben 'in kuruyup solması gerektiği gibi...
Bir başkasının itikadının sağlamlığını sınamak biz insanlara düşmez ki. Bu Allah'tan rol çalmak olur. Kulun imanını ölçüp tartmak kul harcı değildir bilmez misin?
Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır. Akıl temkinlidir. Korka korka atar adımlarını. "Aman sakın kendini" diye tembihler. Hâlbuki aşk öyle mi? Onun tek dediği:"Bırak kendini, ko gitsin!"
Akıl kolay kolay yıkılmaz. Aşk ise kendini yıpratır, harap düşer. Hâlbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur.
Ne varsa harap bir kalpte var!
''...durmadan önemli olayı erteleriz. Doğmaya çabalaya çabalaya ölürüz. Hiç gelmemişizdir dünyaya, hiç yokuzdur. Hep bir oluşma süreci içindeyizdir; hep bir başımıza, kopuk. Hep dışarda.''