Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

158 syf.
·
Puan vermedi
·
14 saatte okudu
Sur Kenti Hikayeleri
SUR KENTİ HİKAYELERİ "Benim niyetim, Sur kentinde yaşanmış birbirinden bağımsız hikayeler yazmaktı.. Yazmaya başladım da. Ancak sıra Hikayeci Tahir'in hikasine geldiğimde iki kahraman çıkageldi. Tancalı Seyyah ve Dilber Makbule" diyerek anlatmaya başlıyor yazar... Bu iki kahraman belli şartlar ileri sürerek yazarın hikayelerde yaptığı yanlışları düzeltmeyi teklif ediyorlar. Yazar onların isteğini kabul ediyor. Birbirinden bağımsız okunabilen ama birbirlerinin akrabası olan 20 hikaye barındırıyor bu kitap. Ama nasıl hikâyeler? Yazarın dili , üslubunun güzelliği, hikayelerin konusu sizi sarıp sarmalıyor.. Sur kentinde gezinmeseniz de hikayedeki her bir karakterin yaşadığı duyguları yüreğinizde hissediyorsunuz. Haydi hikaye kahramanlarının yanına gidelim. Bende onların hikayesinden yüreğime akan kısımlarını size anlatayım... Sizde merak uyandırıp bu güzel kitabı okuma isteği uyandırıyorsam , amacıma ulaşmış olacağım. Seyyah Battuta... Sur kentine yolculuğuna sebep olan şey; Çocuk, ihanet ve Eşkıya Kanos'la bir han odasında tanışması... Sur kentini ilk gördüğünde dilinden dökülen üç kelime; Kasvet, hatıra, ölüm ve hikayesinin şekillenmesini sağlayan iki önemli isim Nakkaş Burhanettin ve Mahinur.. Seyyah Battuta'nın Nakkaş Burhanettin ile tanışmasını anlatırken kullandığı cümleye dikkat kesilir misiniz? Ben onun yüzünde yarım kalmış bir çok nakışı, o benim yüzümde kimisi gidilmemiş pek çok yolu gördü, Anlayacağın, birbirini merak etmekten çok birbiririnin çizgilerini tamamlayan birer yüze sahiptik... Mahinur ile tanışır sonra.. Mahinur; kendinden öncekileri bütünüyle unutturan, kendinden sonra geleceklere kapıları kapattıran bir alımı olan,yoldan başka evi olmayan bana evinden başka yol olmamasını düşündüren bir tek kişi.... Hancı Numan ve eşi gözlerine mil çeken Sakine.. şöyle söyledi Hancı Numan: " bugün Sakine'yle iki defa göz göze geldim. Dünyanın en güzel iki ülkesine sahip olduğumu da, karanlık bir han odasından başka bir yer olmadığımı da bugün anladım." İnsan bazen hayır çoğu zaman yanı başındaki güzelliklerin, olanların farkına varmaz. Görünenler göründüğü gibi değildir belki de.. Sihirbaz Seyfettin... insanın, kendi merakının uşağı olduğunu bilen bir sihirbazdı...o gün izleyenler arasında iki çift göz gördü Seyfettin; merak edeni değil merak ettireni gördü o gözlerde.. sihrine boyun eğen değil boyun eğdireni... Hancı Numan'ın göremediği o gözleri Sihirbaz Seyfettin gördü... Son sihrinide ateşe verdi kendini.. Ateş bile söndürmüyorsa ateşi diye inledi durdu... Bilge Mansur... "Eşiğimden içeriye girenlerin yüzlerinde, hevesi zaman tarafından tüketilmiş sayısız çizgi, sayısız işaret görüyorum. Adını bilgi koyduğumuz netameli kılavuz bil, çarçabuk yolunu kaybediyor bu yüzlerde..." Bu cümleyi dönüp dönüp okudum.. Bilge Mansur'un hikayesinde insanın özünü buldum. Anısız at hızlı koşar... Bir gün Sur kentinin beyi ölür. İki ulak iki oğula babalarının öldüğünü haber vermek için yola çıkar.. Sur kentine ilk gelen tahtın sahibi olacaktır. Bu bölümde atlara ve insana dair çok güzel bir hikayeye rastlayacaksınız. Sarraf Nizamettin ve üç kızı... şöyle seslendi kızlarına Sarraf Nizamettin:" yakında bu kapı sizin için çalınmaya başlayacak ve annenizi bana getiren neden, sizi de benden alıp götürecek sonunda. Sizin kumaşlarınıza terzi bulmak artık sizin çağınızın çok uzağında olan bana düşmez.. yazgınızın bundan sonraki günlerini siz seçin.. taliplerinize şunu sorun BANA NE GETİRDİN? " işte böyle başlayan bir hikaye onların ki.. bu söylenenler babalara örnek olmasını dilerdim.. durmayın bu hikayeye şahit olmalısınız.. Hüsrev... Ah Hüsrev... İnsan yalnızca aklına güvenince önce bir suyu kirletip sonra onun berraklığına inandırır kendini o kirli suya damlattığı ne varsa hepsini de insanca bir meşrullukla onaylar.. Ben Hüsrev... Desin ki Cevher kararmadıkça her hayat için tetikte duran bir mucize vardır. Seyis Behram'ın Genç Çırağı.. çırak ve tay arasında gelişen bana elvada gülsarı kitabını anımsatan yine çok ders barındıran bir hikaye... Mecnun Nurettin'in Avuç içi... Acaba ne var, şu kendinden geçerek ellerini açıp yakaran bunca insanın avucunun içinde? diye düşündü..hikaye sonunda insanın ne için yakardığını bilecek duruma geldi... Sırlarının insanın kapısından çıkarken bedene verdiği biçimi ayırt etmekte ustalaştı..neler saklamıyorlardı ki insanlar avuç içlerinde sürekli efendilerini öven uşaklar aslında onları duydukları nefreti saklıyorlardı , dürüstler hiç kimsenin bilmediği ihanetleri saklıyorlardı, sözüne çokça güvenilenler söyledikleri sayısız yalanı, herkesin çok sevdiği insanlar kendilerini duydukları sevgisizliği saklıyorlardı, dostlar birbirlerine kazdıkları kuyu, katiller ellerindeki kanı saklıyorlardı, günahkarlar masum bir bahçeyi, kahramanlar korkaklıklarını saklıyorlardı, her şeye aklı erenler kolayca geçilecek bir engelin yüksekliğini, gururlu fakirler zalim bir zenginliği, kısalar uzunluğu, çirkinler güzelliği,yaşlılar yaşamayı saklıyorlardı. İşte Mecnun olması insanların balçıkla sakladıkları herşeyi söylemeye başlamasından sonra oldu... Nabant Fettan, Eşkıya Konos, Demirci Rıfat, Attar Yusuf un hikâyelerininden de bahsetmek isterim ama onlar size sır kalsın... Dilber Makbule... Gerçek adını ve sevdiğini sır eden güzeller güzeli bir kadın... Hikayeyi baştan sonra anlatan bütün hikayeleri birbirine bağlayan hikaye ustası... Şu tespitine bakar mısınız? Bilgelerle kadınlar birbirlerine çok benzerler.her ikisi de kalpleri ile hisseder akıllarına danışmadan iş yapmazlar.Bu yüzden bilgeler, biraz kadın gibidirler hem her şeyden çabuk etkilenirler hem de neyin olacağına çok önceden kestirebilirler. Hikayeci Tahir'in kesik dili.. Tahir'in dünyayı küçülten tılsımlı sözcükleri vardı dünyayı küçültüp dinleyenlerin avuçlarının içine koyan sözcükler de bunlar... Sur kentinin son beyi Tuğluk bey köhneleşmiş, yaşlanmış köklere su getirmek için üç katibi Sur kentinin zirvesine yolladı vardığınız yerden karşıya bakın döndüğünüzde gözünüzün ağırladığını bize getirin dedi.. ve üç katip çıktılar yola.. bakalım gözleri neleri ağırladı ve getirdi... İşte Sur Kenti hikayeleri böyle geldi gözüm kalbim çok güzel ağırladı onu... Aldım zihnimin en guzel yerine yerleştirdim.. misafir gibi değil temelli kalmasını rica ettim. O da kabul etti.. Sizde bu kitabı hemen çağırın dilinden dökülenleri çok seveceksiniz .. Keyifli okumalar diliyorum
Sur Kenti Hikayeleri
Sur Kenti HikayeleriAli Ayçil · Dergah Yayınları · 20181,145 okunma
·
149 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.