Karşıda kendimi görsem kolundan tutar bir yüzünü yıkardım.
Saçını sıfıra vurur, yüzüne bir tokat atardım, çorba yapar sırtına dökerdim, kirpiklerine iltifat eder yakmaya çalışırdım.
Yolda ayağına çelme takar yüzü koyun yere düşmesini izlerdim. O haline hem güler, hem ağlardım...
Sonra eline bir kaç kitap sokuşturup sokağa atardım.
Niye yaptın diye sorarsa?
_ "Hiç" derdim.
Bunu sorduğun için mi varsın, var olduğun için mi sordun diye kızardım...
Bir lamba düşleyin yanıyor, gitgide yaşlanıyor ve açılıp kapanmaya başlıyor. Durumu fark ediyor ve yanmak meselesi ile mücadele ediyor. Her kapanışta tekrar açılıyor ama sorunun kapandıktan sonra açılmak değil, bir defa kapanmak olduğunu anlamıyor. Yanmak için uğraşıyor ama gitgide yoruluyor. En sonun da patlıyor...
Bu lamba, yansada yanmasada lamba mıdır?
Lambalığı ışık saçmasından önce mi gelir?
Lambayı lamba yapan saçtığı ışıksa tamamda, lamba ışıktan alakasızsa insan oğlunun onu değiştirme çabası niyedir?
Varoluş "Öz" den önce mi gelmektedir, yoksa Yağmur yavaş yavaş analitikleşmekte midir???
Yağmur ERDEM
youtu.be/O3QiRxP0U1E?si=...