Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

"Allah, arşa istiva etti." meselesine dair:
İmam Ebu Hanife bu istiva meselesinde diyor ki: Eğer Allah Arş'a yerleşti, mekân tuttu, âyet-i kerime bunu anlatıyor dersek o zaman şöyle bir soru çıkar ortaya: "Allah Arş'ı yaratmadan önce neredeydi?" Çünkü Arş mahlüktur, muhdestir, sonradan var olmuştur. Allah Teâlâ dışındaki her varlık sonradan var olmuştur. Dolayısıyla İbn Teymiyye'nin anlayışına göre -haşa üzerine oturduğu yerleştiği Arş'ı da sonradan var etmiştir ve üzerine oturmuştur. Peki, o zaman İmâm-ı Azam Ebû Hanîfe soruyor: "Allah Arşı yaratmadan önce neredeydi?" el-Vasıyye isimli eserinde şöyle diyor Ebû Hanîfe: "Allah Arş'ı ve Arşın dışındakileri ihtiyaçsız olarak yani onlara ihtiyacı olduğu için değil- korumaktadır. Eğer muhtaç olsaydı yaratılmışlar gibi kâinatı var etmeye, icat etmeye ve yönetmeye muktedir olamazdı. Eğer Allah oturmaya ve mekân tutmaya muhtaç idiyse Arş'ı yaratmadan önce neredeydi? Allah Teâlâ bu şekilde vasıflandırılmaktan yüce ve münezzehtir." Bu son derece önemli bir sorudur. Yani Cenâb-ı Hakk ile mekân arasındaki ilişkiyi bu şekilde kuramayız. Cenab-ı Hakk yarattığı bir şeyle fiziksel bir temas halinde olmaz, bundan münezzehtir. Çünkü O'nun yarattığı hiçbir şeye ihtiyacı yok. Oturmak dediğimiz şey insanlara mahsus bir fiildir. Cenâb-ı Hakk Arş'a oturdu denirse bir yerden oraya geldi de oturdu denmiş olur. Peki, mekânı var etmeden önce neredeydi? Bu soruya İbn Teymiyye diyor ki, Allah Teâlâ Arş'ı yaratmadan önce neredeydi sorusu doğru bir soru değil. Neden? Çünkü Cenâb-ı Hakk da kadimdir, Arş da kadimdir, diyor. Nasıl kadîmdir? Allah Teâlâ'nın kıdemlik vasfı Havadistih zatidir, zatî bir özelliğidir, zatında mevcuttur, başkasından almaz kıdem vasfını diyor. Cenâb-ı Hakk bizzat kadîmdir. Arş ise k dem-i zemani itibarıyla kadimdir. Allah Teâlâ kendisi Arş'ı ezelden beri yaratıp üzerine istiva etmiştir diyor İbn Teymiyye. Şimdi burayı bir düşünün, bu ne kadar Kur'ân'a ve Sünnet'e uyuyor, ne kadar tenzih akidesine uyuyor? "Onun gibi hiçbir şey yoktur, hiçbir şey O'na benzemez" derken gerçekten biz Cenâb-ı Hakkı varlıklara benzemekten tenzih etmiş oluyor muyuz? Konunun en başında söylediğimiz tevhidin beşli kategorisine gerçekten uyuyor mu bu durum? Cenâb-ı Hakk da varlıklar gibi bir şey yaratıp, bir şeyi yapıp onun üzerine oturuyorsa o zaman bu vasıfta ona benziyor demektir. "O, zatına mahsus bir şekilde oturuyor" demek meseleyi kurtarmıyor. Çünkü mekân tutmak dediğiniz nerede ve kim hakkında kullanılırsa kullanılsın aynı şeydir. Dolayısıyla Cenâb-ı Hakk'tan başka kadîm varlıklar tasavvur etme garabeti de çıkıyor buradan. Cenâb-ı Hakk'ın Arş'a istivasını "oturma" olarak kabul ederseniz kendi sakat kabulünüzü teyit etmek için başka bir sakatlık daha işlersiniz; Cenâb-ı Hakk'tan başka bir kadîm varlık tasavvur etmiş olursunuz. "İstiva malumdur, keyfiyeti meçhuldür” demek lazım. "Oturdu, karar kıldı, mekân kıldı, alçaldı falan demeyiz, keyfiyet atfetmeyiz, demek lazım. İşte bu İbn Teymiyye gibi Müşebbihe'nin yol açtığı arıza sebebiyle sonra gelen kelâm âlimleri diyorlar ki, biz bunu lügat anlamının izin verdiği ölçüde te'vil edelim, sözlüğü zorlamayalım, nassları zorlamayalım. Ama insanların aklına da "oturdu, kalktı" gibi bir teşbih inancı gelmesin. Arş'a istiva etmekten maksat Arş'ı kudret elinde tutmaktır diyelim. Çünkü Arş Cenâb-ı Hakk'ın yarattığı en azametli, muazzam varlıktır. Cenâb-ı Hakk onu bile kudretiyle tutuyor, demek ki "Ey insanlar Cenâb-ı Hakk'ın yarattığı bu muazzam büyüklük karşısında bir toplu iğnenin ucundan bile daha küçüksünüz. Haddinizi bilin, cirminizi aşmayın" gibi bir uyarı var.
Sayfa 55
·
108 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.