Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

psikolojinin tamamı, şimdiye kadar ahlaki önyargılarda ve endişelerde takılıp kalmıştır: derinlere cesaret etmemiştir. psikolojiyi benim kavradığım gibi, güç isteminin morfolojisi ve gelişim öğretisi olarak ele almayı -şimdiye kadar hiç kimse aklından bile geçirmedi: elbette, şimdiye kadar yazılmış olanda, şimdiye kadar susulmuş olanın bir belirtisini görmeye izin olduğu sürece. ahlaki ön yargıların gücü en manevi, görünüşe bakılırsa en soğuk ve en koşulsuz dünyanın derinliklerine kadar nüfuz etmiştir- ve kendiliğinden anlaşıldığı gibi, zarar vererek, ket vurarak, körleştirerek, delirterek. gerçek bir fizyo-psikolojinin işi, bilimsel araştırmacının kalbindeki bilinç dışı direnişlerle mücadele etmektir ve "kalbi" alır karşısına: "iyi" ve "fena" dürtülerinin karşılıklı birbirine bağlılığına dair bir öğreti bile, ince bir ahlak karşıtlığı olarak, hala güçlü ve sağlam bir vicdanda sıkıntı ve bıkkınlık yaratır -tüm iyi dürtülerin fenalardan türetilebilirliğine dair bir öğreti, haydi haydi. eğer ki birisi, yaşam daha da yoğunlaştırılacaksa, nefret, haset, mülkiyet düşkünlüğü, iktidar düşkünlüğü gibi duyguların bile yaşamı belirleyen duygular olarak, yaşamın toplam bütçesinde temel ve özsel olarak mevcut bulunmaları gerektiğini, dolayısıyla bunların daha da yoğunlaştırılmaları gerektiğini kabul ederse, -yargısının bu doğrultuda oluşu bu kişiye ruhsal bir hastalığın verdiği ıstırabı verir.
·
58 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.