Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

400 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
27 günde okudu
"Nasıl Dayandım? Nasıl dayandık, bir yudum su boğazımıza durup bizi boğmadan akarken?" diyor Tantûralı Rukayye. 1948 ve sonrasında yaşananlar için söylese de bugüne, bugünün insanına sesleniş gibi bu satırlar. Tantûra, Filistin 'in Hayfa iline bağlı bir sahil köyü. 21 Mayıs 1948' de işgal ediliyor. Köy halkının çoğunluğu katledilip, geriye kalanlar topraklarından zorla sürülüyor.Filistin davasına bağlı Mısırlı akademisyen ve yazar Radvâ Aşûr, bir kadının gözünden topraklarından sürülmüş, göçe zorlanmış, katledilmiş Filistin halkının yaşadıklarını anlatıyor. 1948 Filistin işgalinden önce başlayıp 2009 yılına kadar yaşananları aktaran bir tarihi roman. Rukayye, oğlu Hasan 'ın isteği üzerine hayatını yazmaya başlar. Rukayye' nin 'ömrünün geçen seneler boyunca biriktirdiklerine çözemediği yumaklara' kaygılara korkulara, travmalarına, bekleyişlerine, kayıplarına, bir sabah uyandığında gözlerini mülteciliğe açmanın ne demek olduğuna tanıklık ediyoruz. Hikâye her ne kadar Rukayye 'nin gözünden ilerlese de, "Başkalarının hayatlarıyla iç içe geçmiş olan bir ömrün hikâyesi bütünüyle nasıl anlatılır?" der Rukayye ve metinde devreye diğer karakterlerin anıları girer. Rukayye' nin sahip olamayacağı anıları aktarırlar. Onların tanıklığını okuruz. Ve hiç karşılaşmadıkları halde ortak hikayelerin aktarımı.Bu açıdan iç içe geçen anılar, çok seslilik hakim. Anılar üzerine inşa edilmiş bir metin. "Yazmak beni öldürecek" der Rukayye. Yer yer tıkanır. Yaşadığı acıları kelimelere dökemediğini söyler. 'Cümle düğümlenir, ses tıkanır' ve onun düğümlendiği yerde okur da düğümlenir.Yazar, hayali kahramanlar üzerinden yaşanan acılara, kayıplara yer verse de tarihi kişilikler, siyasi olaylar, adı geçen katliamlar, yerler, mekânlar, yaşananlar gerçek. Beyrut olayları, Lübnan iç savaşı, Tantûra Katliamı, Cad Apartmanı, Ebu Yasir Sığınağı, Sayda 'daki okulun sığınağı, Sabra ve Şatilla Katliamı ve diğerleri... Tüm bu yaşananların ortasında Rukayye bize geleneklerini, âdetlerini, yemeklerini, düğünlerini ve türkülerini aktarıyor. Bu noktada yayınevi türkülerin yer aldığı kısımlara karekodlar eklemiş. Okurken dinlememize olanak sağlıyor. Bir anda kendinizi o türkünün söylendiği mekânda buluveriyor,oranın ruhuna bürünüyorsunuz.Yaşananların hâlâ hiç değişmeden hatta katlanarak devam ettiği bugünlerden dolayı sanırım özellikle bazı bölümlerde gözlerim doldu. İçim acıdı. İnsan bunun üzerine bir şey söyleyemiyor. Metinde "hayatla birlikte bekleme" vurgusu var. Yazarın hayatı da hep beklemekle geçer. Eşi Filistinli Şair Murîd Bergûsi 1977 yılında Mısır 'n İsrail ile görüşmeler planladığı sıralarda sürgün edilir. Yıllarca ükeye girişi yasaklanır. Yazar Âşûr, eşinin ülkeye dönebilmesi için çok çabalayıp mücadeleler verir. Bergûsi, eşi Radvâ Aşûr' un yıllar süren çabalaları neticesinde sadece yaz tatillerinde, ara tatillerde buluşarak 17 yılı ailesinden ayrı geçirir.Daha sonra adı yasaklılar listesinden çıkarılınca ailesine kavuşur. Hayatı beklemekle geçen yazar kendi hayatından da izler kondurur kurguya. "Hayat, göz açıp kapayıncaya kadar geçip giden hızlı tren gibi "der Rukayye. Zaman zaman o trenin içinde zaman zaman dışında vücut bulur. Rukayye 'nin iç dünyasını okurken aklıma Tanpınar' ın dizeleri geldi. " Ne içinde zamanın, ne de büsbütün dışında ;yekpare, geniş bir ânın parçalanmaz akışında." Rukayye gibi bekledim, umutla kaybolup giden birilerini. Halbuki biliyorum kurgunun inandırıcılığı ve yaşananların bir nebze de olsa aktarımını sağlamak adına öylece kalması gerektiğini. Bir gün topraklarına geri dönme umuduyla evlerinin anahtarını boyunlarında taşıyanlar ne mültecilik gömleğini giyiyor sırtına ne de kaybettiklerinin yokluğunu kabulleniyorlar. Kurgu içinde böyle karakterler var. Rukayye, İzz, Emin, Sadık, Visal ve diğerleri bugün de varlar. Uzaktan seyrediyoruz. Tıpkı Rukayye 'nin bulunduğu' an'dan sıyrılıp uzaklardan kendisine, anılarına, anıların içinde yaşayanlara uzaktan bakması gibi. Tabi Rukayye her bir anıyı yaşıyor. Yazarın kullanmış olduğu "Uzaktan bakmak" anlatım biçimi dikkatimi çeken yerlerden biriydi. Kişinin geçmiş zamanın içindeki olaylara, kişilere ve kendisine bulunduğu konumdan sıyrılıp bakması. Bir diğer dikkatimi çeken husus da II. Abdülhamit 'in Hamidye Hicaz Demiryolu Projesi' ne değinmesiydi. Bu projeye sultanın verdiği önemi Rukayye 'nin babasından dinliyoruz. Gassan Kenafani, Hanzala' nın Karükatristi Naci El - Ali 'ye değiniyor. Çoğunlukla yaşananlara hüzünle tanıklık etsek de arada aile içi diyaloglarla yüzümüzü güldürmeyi de başarıyor yazar. Rukayye' nin deyimiyle "özete gelmez bir öykü." Tantûra 'dan başlayıp, Sayda, Beyrut, Ebu Dabi ve İskenderiye arasında bir yaşama edebiyat penceresinden bakmak isterseniz okuyun. Keşke yazarın önemli eserlerinden biri olan Gıranada Üçlemesi de dilimize çevrilse de okusak.
Tanturalı Kadın
Tanturalı KadınRadva Aşur · Ketebe Yayınevi · 2023163 okunma
·
101 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.