Gönderi

Dünya sevgisini terk edene, ahiret sevgisi verilir. Başkalarının kusurlarıyla uğraşmayı terk edene, kendi kusurlarını ıslah etme imkânı verilir.🍃 Ömerü'l Fâruk (𝗿.𝗮)
··1 quotes·
9 plus 1
·
8.2k views
Seyyid okurunun profil resmi
"Yâ Resûlallah, biz ölsek de yaşasak da Hak din üzere değil miyiz?" diye sordu. Resûl-i Zîşân, "Evet, varlığım kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, siz kalsanız da ölseniz de Hak din üzeresiniz." diye cevap verince, "Öyle ise hâlâ ne diye gizleniyoruz?" dedi. "Seni Hak dinle gönderen Allah'a yemin ederim ki, korkmadan, çekinmeden, cesaretle bütün şirk meclislerine gidip İslâmiyeti açıklayacağım." Bunun üzerine Resûl-i Kibriyâ Efendimiz (asm) önde, sağında Hz. Ömer, solunda Hz. Hamza, diğer sahabîler arkalarında "Dârü'l-Erkâm"dan çıkarak Kâbe'ye doğru yol aldılar. Vakur adımlarla, Mescid-i Harama girdiler. Hazret-i Resûlullahın başını bekleyen müşrikler, bu manzara karşısında şaşırıp kaldılar. Şaşkın, ürkek ve korkak bakışlarla bir Hz. Ömer'e, bir Hz. Hamza'ya bakıyorlardı. Bir ara cesaretlerini toparlayarak, "Ey Ömer, arkanda ne var, ne ile geldin?" diye sordular. Hz. Ömer, "Lâ ilâhe İllâllah, Muhammedü'r-Resûlullah ile geldim." dedi ve ilâve etti: "Kimse yerinden kımıldamasın, yoksa boynunu vururum." Müşriklerin sesi sedâsı kesildi. Sanki dilleri tutulmuştu. Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, serbestçe Kâbe'yi tavaf etti ve namaz kıldı. Müslümanlar da açıktan açığa namaz kıldılar. Hz. Ömer der ki: "İşte o zaman Allah Resûlü, 'Hak ile batıl olanın arasını ayırdı.' diye bana 'FARUK' adını taktı." (İbni Sa'd, Tabakât: 3/270)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.