Gönderi

167 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
‘Anılarımızın çoğu biz farkına varmadan terk eder belleğimizi; geri kalanları biz yeniden doldururuz, çevreye saçarız, şevkle abartırız, kapı kapı dolaşan seyyar satıcılar gibi methederiz, hikâyemize kulak verecek birini ararız. İndirimli, yarı fiyatına. Bellek benim için küçükken oynadığım o zar oyunu gibi; asıl olan nafile mi, hileli mi olduğuna karar verme meselesi.’ . ‘Ağabeyim ayda birkaç kez ölür. Arayıp kayıp haberini veren de annem olur.’ Cümleleriyle başlayan Yalan Dolan, tam da bu ilk cümlelerden yakaladı beni. Hangimizin çevresinde bu kadar evhamlı bir anne yok ki? Tabii ilerleyen sayfalarda evhamlı bir anneden çok daha fazlasını gördüm. Evlerini labirente çevirmeye çalışan bir babayı, dahi bir ağabeyi, sıkıntının yazar yaptığı iki kardeşi. Ama Yalan Dolan’ın en sevdiğim yanı ne kadarı otobiyografik izler taşıyan ne kadarı kurmaca olduğunu bilmediğimiz Veronica’nın kendisi oldu. Çünkü kendini eleştirmekten korkmuyordu, allayıp pullamıyordu kendini. Bedenini eleştirenleri de başarısızlıklarını da ona geldiği sertlikte yazıyordu. Kimi yerlerde güldüm, bazı kısımlarda ise iç geçirdim. Bir kızın büyüme hikayesi değil de Veronica’nın gözlerini kapattığında aklına gelen anları okuyormuşum gibi hissettim, özellikle annelik ve evlat sahibi olma konusundaki düşünceleri dokundu bana~ . Eren Cendey çevirisi (tabii ki enfesti), Michele Menescardi’nin bayıldığım kapak tasarımıyla ~
Yalan Dolan
Yalan DolanVeronica Raimo · Medusa Yayınları · 2024170 okunma
·
914 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.