Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

HAYATIN GÜZELLİKLERİNİN, MEYUS KADERİ YENEBİLECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORDU
Martin biliyordu ki, eskiden çok hassas birisiydi, bilhassa en sevdiklerine karşı. Lakin artık bir şeyler değişmişti ve dayanıklı birisi haline gelmişti. Martin, ailesiyle arasını düzeltmiş, aile bağlarını güçlendirmişti. Düzenli olarak okumaya başlamış ve bazen de bir şeyler yazar olmuştu. İyileşmişti. Zihnen ve fiziken eskisinden çok daha iyi durumdaydı. Hatta bunun sınamalarını da geçtiğimiz birkaç sene içerisinde yaşamıştı. Nasıl bu kadar güçlü durabildiğine şaşırır olmuştu. Martin sonra çalışmaya da başlamıştı. Müesses nizama uygun düzenli bir iş de edinmişti. Martin çalışıyordu ve çalıştığı yerde seviliyordu. Bazen insanlar, onunla daha fazla vakit geçirmek istediğini, onunla daha fazla sohbet etmek istediklerini söylüyorlardı. Bu, Martin'i gülümsetiyordu. Martin ilgi çekici ve farklı birisi olmuştu. Lakin Martin, yine aynı Martin'di. Martin, bazen kendi kendisine diyordu ki "Ben yine eski benim, zeka dolu, çalışkanlık dolu, sevgi dolu, şefkat, nezaket, iyi niyet ve anlayışlılık dolu. Ben yine aynı benim. Parlak zekam, çok okumam, çok biliyor olmam ve artık yüksek bir psikolojik dayanıklılığa sahip olmam sevmeme engel değil, neden olsundu ki?" Martin eskiden bazen "her şeyi iyi etmek istiyorum" diye düşündüğünü hatırladı. Martin sonra devam etti: "Şimdi birçok şeyi iyi ettim ve artık ne yapmak istiyorsam daha iyi yapabilirim ve hatta çok daha iyi sevebilirim, çünkü ben artık acılarla değil, umutlarla doluyum." Martin yine sürdürdü: "Ve ben artık biliyorum ki, acılar beni daha güçlü birisi yaptı, artık gelsin zorluklar mühim değil. Ben Martin olarak yine sevmeyi seviyorum, inadına yaşamayı seviyorum, zorlukları göze almayı seviyorum, çünkü seversen zorluklar kolaylaşır, biliyorum." Martin yine günlerden bir gün, yeni bir güne sevinçle başladı. Dünden biraz soğuk algınlığı vardı ama üzerinde durmuyordu. Zira artık çok nadir karşılaşırdı bu alelade durumlarla. Ve biliyordu ki hızlıca atlatırdı. O yüzden Martin, kendini yapacağı işlere verdi, onlara odaklanmayı tercih etti. Martin yazıyordu mesela. Yazmayı seviyordu Martin, iyice yazar olmuştu, istese belki sürekli yazardı. O kadar çok yazmıştı ki Martin'in yazdıkları epey birikmişti. Martin sonra yine okuyacaktı. Sonra da biraz dışarı çıkıp parkın, bahçenin yeşilini içine çekecekti. Yeşili seviyordu ve yeşili gördüğünde ruhu, daha da bir canlanıyordu. Ağacı, çiçeği, toprağı bir nimet sayıyordu Martin. Martin bazen şaşırıyordu. Nasıl oluyorlardı da bu bütün insanlar, böylesi alelade gibi görünen, en mühim güzelliklerin farkında değildi ve onlara hiç sevinemiyorlardı? Martin'e göre yaşam olanca haliyle epey değerliydi. Ve Martin'in yaşamak dediği şey bir bakıma doğanın kendisiydi. Ona göre deniz, ağaç, toprak, çimen, kuş, kedi, köpek yaşamın güzellikleriydi. Martin olanca haliyle seviyordu, sevebildiği kadar... Ve Martin biliyordu ki sevmeyi daha çok seviyordu. Çünkü bu his, ona, sanki yaşamın gizli bir sırrını bahşediyordu. Zira Martin için bu dünyada anlamlı olan bir şey varsa o da sevmekti. Ve Martin bu anlama sımsıkı sarılıyordu. Martin sevgiliyi seviyordu. Martin ilkeleri, değerleri seviyordu. Martin yaşadığı ülkeyi seviyordu. Martin dünyanın kendisini seviyordu. Evet Martin de biliyordu, dünyada birçok kötülük vardı. Her an elim bir şeyler de olabilirdi, lakin Martin hayatın güzelliklerinin, yaşamın çirkinliklerini yenebileceğini düşünüyordu. Her gün bedbaht birçok şey olurken aynı zamanda birçok harikulade şey de oluyordu. O yüzden meyus olmaya gerek yoktu. Evet insan bir süre bir şeylere üzülebilirdi. Lakin sonra insan, sevdiğini, en çok sevdiğini, tekrar hatırlamalıydı. Sevgi dolu olarak insan, sevgisini, hem sevdiğine hem de tüm dünyaya yeniden tezahür ettirmeliydi...
·
61 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.