Gönderi

Kahveyi uzun müddet sadece Araplar kullandı. Bu içeceğin Suriye, Mısır, İran ve Hindistan'a yayılması bir asır sonraya rastlar. İstanbul'a bile, ancak I. Süleyman zamanında girdi. Peçevî'nin yazdığına göre, 1555 yılında, biri Halepli diğeri Şamlı iki Suriyeli; Hükm ve Şems, İstanbul'a gelir ve Taht-ul Kal'a'da (Tahtakale) iki kahvehane açarlar. Bu harikulâde içeceğin cazibesi, önce çok geçmeden, müderris, kadı vs. gibi mühim memurları çeker. Bu kahveler, onlar için saatlerce oturulacak bir merkez haline gelir. Kimi dama yahut satranç oynayarak, kimi sohbet ederek vakit geçirmeye başlar. Bu sohbetler, zamanın meseleleri üzerine değil, sanat, ilim ve edebiyat üzerine olur. Peçevî, kahvehanelere karşı gösterilen muazzam akım karşısında, imam, şeyh, müezzin gibi en masum eğlencelere bile düşman olan din adamlarının, bu büyük rağbet karşısında dehşete düştüklerini, bu içeceğe cephe aldıklarını, kahvehanelere gidenleri münkir ve mücrim ilân ettiklerini yazar. Bunların çıkardığı şamatalar ulema sınıfına da tesir etti. Şeyhülislâm Ebussuud Efendi, kalben inandığından değil fakat İçtimaî sebeplerle onlardan yana çıktı. Kur'an'da bu içecekle alâkalı tek kelime bile olmamasına rağmen, kömürleşme derecesinde kavrulan her şeyin Müslümanlıkla yasak olduğuna dair fetva verdi.
Sayfa 51 - Tableau Général de Lempire Othoman: Code Religieux. Tercüman 1001 Temel Eser Serisi No:3, Kervan KitapçılıkKitabı okudu
·
51 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.