Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Yazarların Hayatları Acaba Neden Bu Kadar İlginç ve Acı Doludur?
Wirginia Wolf; manik-depresif teşhisi konulmuş,bir keresinde manik anında 48 saat konuşmuştu, yazılarını ayakta yazan yazar kibirliydi. Yahudiler konusunda ırkçı tutum sergilemiş, aşkı bir kadında bulmuş ama yalnızca kocası ile mutlu olabilmişti. Ceplerine koyduğu çakıl taşları ile evinin yakınındaki ırmağa girmiş ve intihar etmiştir. Oscar Wilde; Annesinin isteği nedeniyle çocukken kız elbiseleri giyerdi. Zekası ile ünlenmiş, yazdıklarından dolayı ahlaksızlıkla, bir erkekle yakın arkadaşlığından dolayı eşcinsellikle suçlanıp iki yıl hapis yatmış. Shakespeare; Veba salgını sırasında doğmuş,18 yaşında evlenmiş, bu evlilikten iki tane ikiz yani dört çocuğu olmuş ancak ailesi ile aynı şehirde pek yaşamamıştır. Doğumgünü kutlaması sırasında aldığı aşırı alkol nedeniyle komaya girip ölmüştür. Bertolt Brecht; Nazi karşıtı, oyunları ve kitapları yasaklanmış yazar ülkesinde vatandaşlıktan çıkarılmış ve kalp krizinden ölmüştür. Halil Cibran; Lübnanlı yazarın Beyrut'ta kitapları yakılmış, maruni kilisesince afaroz edilmiştir. New York'ta yalnız ve yoksul ölmüştür. Yaşarken onu kabul etmeyen Beyrut cenazesini almıştır. Herman Hesse; İkinci Dünya Savaşı yıllarında Almanya'dan İsviçre'ye kaçmış, ülkesinde vatan haini ilan edilmiştir. Gençliğinde intihara teşebbüs edip bir süre akıl hastanesinde yatmıştır. Sergey Yesenin; Rus şair, mürekkep bulamayınca kolunu kesmiş burdan akan kanla şiirini yazmıştır. O gece kendini asıp ölmüştür. Orhan Veli; belediyenin açtığı çukura düşmüş, beyin kanaması geçirdiğinin farkına varmamış. İki gün sonra hastaneye kaldırılmış ve hayata gözlerini yummuş. Albert Camus; karısı ve sevgilisi arasında yaşadığı tutku ve bağlılık bocalamalarını Fransa ve Cezayir arasında da yaşamıştır. Plajı ve güneşi çok seven yazar arkadaşının kullandığı arabada kaza geçirip ölmüştür. Maksim Gorki;çocukken büyükbabasından acımasızca dayaklar yemiş, yoksulluk çekmiş, annesinin yeni eşine bıçakla saldırmış, çok işte çalışmış, 19 yaşında kalbine tabanca dayayıp ölmek istemiş ama kurşun ciğerini delince ömür boyu sürecek bir vereme yol açmıştır. Lenin ile dostluk kurmuş, tabutu Stalin tarafından taşınmış bu yazar 68 yaşında ölmüştür. Cesare Pavese; faşistlere karşı çıktığı için hapse atılmış,ödül kazandığı yıl ilaç içip intihar etmiştir. Charles Bukowski; yıllarca babasından ustura kayışıyla dayak yemiş, lise yıllarında aylarca vücudunun her yanını kaplayan yaralar yüzünden tedavi görmüş ve sargılarla yaşamıştır. Alkolü ve kadınları çok seven yazar kanserden ölmüştür. Son sözlerinden biri "yaşamayı denedim,pişman değilim ama siz denemeyin" olmuştur. Rimbaut; şizofrendi. Şiirde sembolizmin atası kabul edilir. Çocukken saçlarını uzatan annesi onu bir kız gibi yetiştirmiştir. Defalarca evden kaçmıştır. 16 yaşında kaçtığı Paris'te bir grup askerin tecavüzüne uğramıştır.Daha sonra Paul Verlaine ile eşcinsel, kavga gürültü dolu bir ilişki yaşayacak ve onun genç karısından ayrılmasına neden olacaktır. Sonra ailesinin yanına döner, ahırda karanlıkta yaşar ve yazar...Dizinde çıkan bir tümör nedeniyle bir bacağı kesilir, birkaç ay sonra ölür. Romain Gary;annesi eşyalarını satarak ya da el falı bakarak büyüttüğü oğlunun ileride büyük bir yazar olacağına inanıyordu.İkinci Dünya Savaşı'nda pilottu, sonra diplomat oldu. İkinci eşi bir oyuncuydu kendisini aldattı ve terketti, kısa bir süre sonra da intihar etti. Gary onun intiharından bir yıl sonra silahla yaşamına son verdi. Franz Kafka;anlayışsız, süreklı bağıran bir baba ve sessiz bir annenin çocuğuydu. Babasının zoruyla hukuk okudu. 41 yaşında yıllarca çektiği ciğer hastalığından öldü. Mektupları ve kitaplığına gestapo el koydu.. Cevat Şakir,köklü bir ailenin çocuğuydu. Kaza olduğu söylenen bir silah patlamasıyla babasını öldürdü. 7 yıl hapis yattı, vereme yakalanınca serbest bırakıldı. Yazdığı bir yazı nedeniyle Bodrum'a sürgüne gönderildi. Yıllar sonra kemik kanserinden öldü. Tezer Özlü; mutlu bir aile yaşamı olan yazar bazen ruhsal bunalımlar yaşardı. Bazı bunlaım anlarında elektroşok tedavisi bile görmüştür.Kanserden bir memesi alındı ama genç yaşta öldü. Puşkin; eşinin sevgilisi olmakla itham ettiği Anthes ile girdiği düelloda vurulup üç gün sonra ölmüştür. Tolstoy'un 13 çocuğu vardı. 48 yıllık karısına bir gün "son günlerimi sükunet içinde geçirmek istiyorum" notunu bırakıp ve evi terk ettiğinde 82 yaşındadır. Bir tren istasyonunda donarak ölür. Charles Dickens'ın en fazla vakit geçirdiği yer kimsesizler morguymuş. Balzac günde 50 fincan kahve içer, içmediğindeyse kahve çekirdeği çiğnermiş. Yazı yazarken kafasına kalınca bir atkı bağlar ayaklarını bir leğen suyun içinde tutarmış.
·
97 görüntüleme
M. İlhan okurunun profil resmi
Evet bazı yazarlar yaşadıklarından dolayı yazmaya sarılmışlardır. Çoğu kez duyduğumuz "Yazmazsam delirecektim, Yazmazsan ölecektim, Yazmak benim varoluşumumdur." vb gibi cümlelerle bu durumu ifade eden pek çok yazar olmuştur. Peki diğerlerini hangi kefeye koyabileceğiz? Acı dolu bir yaşam ve ilginç alışkanlıklar yazarlığın bir gereği mi yoksa sonucu mudur? Ben biraz da kalıtımın etkisinin olduğunu da düşünüyorum, en azından tüm bunlar beni ona yöneltiyor. Onlarda doğuştan getirilen bir "yazarlık tohumu" var sanki ve zaman içinde onu acı ve kederle yoğurup, yetiştirerek ondan meyveler almaya çalışmışlar gibi. Genelleme de yapmak istemiyorum, çünkü süphesiz her birinin kendine has ve ayrıca ele alınması gereken bir hayatı olmuştur. En büyük paydaları, keder ve acı sanırım. "Bilgelik, derin bir kederde saklıdır." Bu sözü duyduğumdan beri zihnime kazınmış durumda. Onların bu durumu bu sözün değerini, doğruluğunu daha da gözler önüne seriyor benim açımdan. Ya da belki şu alıntı da bazı şeylere biraz açıklık getirebilir: "Eğer bedeni korur ve tatmin ederseniz, o zaman ruh bir şey hissetmez, uyumaya başlar ve ölür. Beden acıyı hissetmelidir, içte ve dışta, o zaman ruh uyanır." (Rudolf Arnheim -Tersine Dünya, syf 199). Gördüğüz gibi işin içinden çıkmak gerçekten biraz zor, dediğiniz gibi derin bir konu. Bir gün bu konuya dair incelemeler okumayı sabırsızlıkla bekliyorum...
Aykut Aydemir okurunun profil resmi
Travmatik olaylar, kişinin yaşantısal farkındalığa ulaşmasına ve içsel olarak oluşan yoğun duyguların bir boşalım aracı olarak yazmaya yönlenmesine olanak sağlıyor diye düşünüyorum.. Ancak kimisinde yazmak dahi travma sonrası oluşan stres bozukluğunu aşmasını sağlayamayarak ya bedensel bir hastalığa ya da intihar girişimlerine kişiyi yönlendirdiği düşünülebilir.. Bu konu fazlasıyla derin ve incelemeye değer..
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.