Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

528 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
1 saatte okudu
“GÖKÇEN | : UNUTULAN ÇİÇEKLER”
Daha evvel vizelerim dolayısıyla yarım bırakmak zorunda kaldığım, ancak şimdi bitirmeye fırsat bulabildiğim “GÖKÇEN | : UNUTULAN ÇİÇEKLER” incelemesiyle karşınızdayım. Kitabın konusundan kısaca bahsedecek olursam; kitabımızın başkarakteri Gökçen ve Murathan asker çocuklarıdır. Bu nedenle aynı lojmanın karşılıklı dairelerinde oturmaktadırlar. Babaları ve aynı zamanda eşleri dolayısıyla yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen Karakurt ve Alptekin ailelerinin evine aynı anda iki kor ateş birden düşer. Asker arkadaşından da öte birbirlerine can dostu olan Yusuf Karakurt ve Ali Alptekin, bir karakol baskınında üstelik de aynı anda şehit düşerler. Ve ne yazık ki, şehit düştükleri o gün de babasının biricik Gökçen kızının doğum günüdür. İşte o günden sonra Karakurt ve Alptekin aileleri için doğal olarak hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Eşlerinin şehit düşmesiyle bu iki ailenin, dolayısıyla Murathan ve Gökçen’in yolları ayrılmak zorunda kalır. Ta ki 20 sene sonrasına kadar…. 20 sene sonra Murathan, babası gibi asker olmuştur. Gökçen ise Murathan’ın görev yaptığı yer olan Şırnak/Silopi’ye atanan çiçeği burnunda bir doktor…. Ve olaylar silsilesi böylelikle başlamış olur. Kitap genel itibarıyla ve çocukluk aşkı barındırması sebebiyle benim hoşuma gitti. Murathan ve Gökçen’in çocukluk hallerini okumak çok güzeldi. O satırları okurken içimin sıcacık olduğunu söyleyebilirim. Fakat şunu da belirtmek isterim; 20 sene sonra tekrar bir araya geldiklerinde Gökçen ve Murathan’ın ama özellikle de Gökçen’in hâlâ kendini 20 sene önceki 6 yaşında kız çocuğuymuş zannetmesi, hâlâ çocukça davranışlar sergilemesi biraz absürt olmuş gibi geldi. Çünkü sonuçta koskoca 9 Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitirmiş, doktor olmuş, 26 yaşına gelmiş genç bir kadının yaşına uygun ve daha olgun bir şekilde davranış sergilemesini beklerdim. Onun dışında kitap gayet akıcıydı. Güldüğüm, gözlerimin dolduğu anlar oldu. Özellikle Yusuf Ve Ali’nin şehit oldukları, Gökçen’in babasının mezarı başına gittiği anları okurken gözyaşlarıma hakim olamadım. Bu kitaptakiler ne kadar bir hayalden ibaret da, bir yerlerde bunları gerçekten yaşayan ailelerin olduğunu bir kez daha hatırladım. Daha çok ağladım. Barut Timi arasındaki diyaloglar eğlenceliydi. Barbaros ve Zülfikar arasındaki diyaloglar ise kitapta en çok güldüğüm yerler oldu diyebilirim. Barbaros’un minik ortağı Mete ise adeta büyümüş de küçülmüş olan bir çocuktu. Geleceğin esnafı olacağına eminim :) Aybüke ve Süleyman’ın kitaptaki favori çiftim olduğunu belirtmek isterim. Nedendir bilinmez fakat Aybüke ve Süleyman’ı okurken kafamda istemsizce Söz dizisinin sevilen çiftlerinden olan Eylem’le Fethi canlandı. (Umuyorum ki, sonları benzemesin.) Aybüke’nin hikayesinin detaylarını okumak için can atmakla beraber, hikayesine giriş yapıldığı kısım bile beni şimdiden derinden yaralaydıysa hikayesinin devamında ne hâle geleceğimi düşünemiyorum. Ve tüm bunlara ek olarak; bu kitabı okuduktan sonra sanırım bir daha artık hiçbir zaman “PINAR BAŞINDAN BULANIR” türküsünü normal bir şekilde dinleyemeyeceğim. Serinin İkinci kitabı olan ”Gökçen || : Geride Kalanlar” incelememde görüşmek üzere… #Gökçen | #Loresima
Gökçen
Gökçen
|
Loresima
Loresima
Gökçen
GökçenLoresima · Ephesus Yayınları · 20231,483 okunma
·
81 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.