Gönderi

Günün ortasına kadar yaza dönük yüzü, ardından bir esinti karışıyor güneşe; ılıtıyor havayı. Ağaçlar birbirine baka baka mı beyazlamışlar? Eser miktarda yeşil, gövde boyunca kahverenği, dalları aldığı kadar beyaz... Bir kirazın gölgesinde geriye sardım belleğimi, elma fidanları arasında ilerleyen vaktin içinde bir vakittim artık. İç sesimin üzerini örtmesi için kendi sesimi ve tabiatın sesini kürsüye davet ettim. Belleğim yine şaşırtmaz derken; tersi oluyor. Geçmiş mutlu ve umudun kanatlarını sarıp iyileştirdiğim günleri koyuyor gözlerimin önüne. Omuzlarımın olduğunu da hatırlatıyor. Kuşlara uyma hissimin yelkenini şişirip doğruluyorum yerimden. Karıncalardan müsaade isteyip kuyunun yanına, sürülmüş toprağın üzerinde tam basıp yarım attığım adımlarımla varıyorum. Suyun sesi var, nemi var ve hatta sarnıca hediye ettiği otlar var; kendisi ise oldukça uzakta... Komşunun bahcesinden geçen kanaldaydı. Traktörlerin yolların tozunu duvarlara vuran homurtusu ile gözlerimi çadır tentenesi gibi açtırıyor, uyanıyorum. Bahçedeyim, ağaçlar baharlıklarını giyinip kuşanmışlar. Kuyuyu geçtiğimiz yıl kapattığımız eksikti rüyada. Neyse ki kanallar duruyodu. Hayata, suya yakındım.
75 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.