Şu ana kadar okuduğum en en en iyi romanlardan biri. Kitabı okurken bir dünya soru soruyorsunuz kendinize sayfalar geçtikçe sorular da artmaya devam ediyor. Maalesef bütün bu sorulara yanıt bulamayacaksınız aksine bunlar gibi bir dünya soruyla baş başa kalacaksınız, düşündürecek sizi İhsan Oktay Anar ve hatta kafanızı karıştıracak birbirinden farklı hayatları bir çırpıda çıkaracak karşınıza ve oturup seyredecek uzaktan bu adam neden farklı farklı ülkeler anlatıyor bize diye hayıflanmanızı. (Acaba bu hayatları bir olayın içine nasıl eritecek diyenleriniz de hayran olacak belki de) Düşündürmekle de yetinmeyecek tabii güldürecek de zaman zaman. Kalın Musa'nın hasisliğine güleceksiniz mesela Hekim Rachael'in cerrahlığına veya ve Eflatun'un bir sesi işiterek çıktığı yolculuğa görmememiz gerekenleri duyarak yoldaşlık edeceksiniz. Sofuayyaş Mahallesi'nden Galata'nın arka sokaklarına kadar geleceksiniz az bir yolunuz kalacak ama sormadan edemeyeceksiniz bu yolculuk acaba nerede nihayete erecek derken bütün herkesin sustuğu vakit notaları duymaya başlayacaksınız Yegâh, Dügâh, Segâh... Itrî'den Nevakar, Meragi'den Rastkar dinliyormuş hissiyatına kapılacaksınız. Sonra anlayacaksınız belki anlamak yok onlar gibi olmak var susacaksınız. Belki korkacaksınız. Belki... "Ne var ki korku yüreksiz bir insanın nefreti nefretle cesur bir insandan korkusu olduğundan mıdır?" Fazla uzun sürmeyecek bu duygu hasılı sembollerle örülü bu roman bittiğinde bitmeyecek aslında yaşam boyu hayatınızda size eşlik edecek. Belki açıp bir müzik belki de suskunlar meclisinde sessizliği dinletecek. Bize söz düşmez o halde. Hem de ne demişler "Belki de susmak gerçeği anlatmanın tek yolu."

Suskunlarİhsan Oktay Anar · İletişim Yayınevi · 20219,4bin okunma

·

66 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.