İkide bir kendini yenemiyor, sandala bakıp bakıp: "Güzel," diyordu. "Güzel." Dudaklarını şapırdatarak.
Sonra sandala naylon ipler aldı. Hem de mavi, hem de sarı, hem de başka renklerde. Bir parça da ince dokunmuş ağ
serdi teknenin içine. Sonra bir çapa aldı, çok eski... Nusret Bey
sandalını tanıyamadı. Söyleyince çok sevindi.
Her şey bittikten sonra Çakır gene, çakır ela, kocaman
gözlerini döndürerek yöremde dönmeye başladı. Bu sefer
rnartılara sövrnüyordu ama, sıkıntıdan patlıyordu. En sonunda gene eski, bıçkın tavrını takındı, yıldırım gibi düştü: