Çok karanlık vardı. Seni Nusret Bey arıyor, dediler. Gittim, önünde bir mor binlik duruyordu.
"Biraz önce Çakır geldi," dedi. "Konuşmadı, merhaba demedi. Başı yerdeydi. Eli kanıyordu. Kulağı da kanıyordu,
yırtılmıştı. Dizlerine kadar çamura batmıştı. Zayıflamış bitmişti
de ... Şu binliği uzattı ağır ağır ... Uzatır uzatmaz da arkasını
döndü, yürüdü gitti. Ta avludan, sağ ol Nusret Bey bana iyilik
ettin, dediğini duydum. Ne dersin?