Gönderi

Bertrand Russell, proletarya diktatörlüğünün yalnızca bir sözcükler biçimi olmadığını, Rusya’dakinin ise gerçek bir diktatörlük olduğunu ve kendini kabul ettirmek için her şeye baş vurabileceğini belirtiyordu. Hoşgörüsüzlüğü ve bağnazlığı suçluyordu, çünkü bunlar insanları kendi türdeşlerinin yıkıntı ve bezginlikleri karşısında körleştiriyordu. Bolşevizm kendisi bir amaç olup çıkmıştı ve şimdi kendi kurallarının bireylerin mutluluğu üzerindeki etkisine ilgisiz kalıyordu. Böyle bir bağnazlık insan acılarını azaltmak değil, ancak artırmakla sonuçlanabilirdi. Bolşevizm dinin özniteliğini benimsemişti ve bu, bir zamanlar hıristiyanlığın düştüğü bütün yanlışlara yeniden düşmek oluyordu. Bertrand Russel bolşevizmi din ile ilk ölçüştürenlerden biri olmuştu. Bolşeviklik, bir kolu da tam o sırada Ingiltere’de kurulmuş olan ve İngiliz sosyalistlerince, başka partiler gibi o da bir parti olarak görülen, Komünist Parti ile aynı şey değildi. Bertrand Russell’ın son vardığı sonuç, komünist hükümetlerden herhangi bir biçiminin İngiltere’de kurulduğunu göstermekten üzüntü duyacağıydı, çünkü onu İngiliz öz niteliğiyle tam karşıtlık durumunda görüyordu.
·
52 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.