Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Ve küçücük olan o kız, büyümeye mâhkum bırakılmıştı. Büyümüştü, kendini büyütmüştü. Mutluluk duygusunun nasıl hissettirdiğini unuttuğunda artık hiçbir duyguyu da hissetmediğinin farkına vardı. Duygusuzluk muydu onu büyüten? Yoksa büyümesini sağlayan asıl şey insanlar mıydı? Yaşadıkları yaşına gıre ağırdı,anlayamadı. Ona normal geliyordu, çünkü küçüktü. Nasıl bilebilirdi ki? Bedenindeki el izlerini kaldırmak istese vücudunu kaybederdi, biliyordu. Kendinden nefret etti o an. Korunmadığı içindi bu nefreti. Kendini korumamıştı, karşı gelmemişti. Ama unuttuğu bir şey vardı. Küçüktü, ufacıktı. Kalbi kadar büyük olsaydı korurdu kendini. Kendine olan nefreti hissettiğinde bile duygusuz değildi, fark etmedi. Küçük yaşlarıyla yüzleşmedi, büyüyecek yaşlarıyla konuşmadı. Doğum günlerini kutlamadı, doğduğu güne lanet etti. Bir umut eli uzansın istiyordu ama eğer umut eli uzanırsa istemeyecekti bunu da biliyordu. Umudunu yitirdi, hayallerini ve yaşlarını da gömdü. Kendine yardım etmeyi, kendini iyileştirmeyi biliyordu. Ama ilk defa yapmadı bunu. Küçüklüğünü karaladı, hatırlamak istemedi, yardım etmedi. Eğer bir gün pişman olursa ancak o zaman el uzatabilirdi küçük kıza. Eğer küçük bedenindeki büyük kalbi gibi olursa ancak o zaman sevebilirdi kendisini. O kız çocuğu hep bekleyecekti onu, çünkü beklerdi. Bir yardım eli uzanmasını hep beklerdi. Büyüdüğünde sorgulamayacaktı, sadece bedenindeki izlerle ve ruhuyla kendisini sevdirmeye uğraşacaktı.
·
68 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.