Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Zina Haddi
Hadd suçu olan zinā, birbirleriyle evlilik ve mülkiyet gibi bir bağ bulunmayan iki tam ehliyetli, görebilen ve konuşabilen Müslüman veya zimmînin, isteyerek sarhoş olsa bile, kendi rızaları ile cinsî temasta bulunması ve bunu yaparken dört erkek, hür, adil Müslüman tarafından yakalanması demektir. Dolayısıyla tabiî olmayan cinsî münasebetler (livâta, sodomi, nekrofili) İmam Ebû Hanife'ye göre hadd suçu teşkil etmez. Zira Sahâbe arasında cezasında ittifak väki olmamıştır. Ama fâil ağır ta'zîr olunur, bunları âdet eden ta'zîren öldürülür. Zinā suçu, dört erkek, hür, âdil, Müslüman şâhidin beraberce ve hâkimin huzûrunda "bu ikisini zinâ hâlinde gördük" demeleri ile veya fâillerin hâkim huzûrunda ayrı ayrı dört kere (İmam Şafi'î'ye göre 1 kere) ikrar etmesiyle sabit olur. İkrarda ikisinden biri inkâr ederse veya ikrardan sonra vazgeçerlerse, hadd sâkıt olur. Evli olmayan bir kadının gebe kalması hâlinde bunun zinâ edip etmediği araştırılmaz. [Mâlikî'de böyle kadına hadd vurulur.]. Zinâ ikrarından rücû sahihtir. İmam Malik buna muhaliftir. Mahremi veya başkasının zevcesi ile bilerek evlenmek üç mezhebde de hadd suçu iken, İmam Ebû Hanîfe'ye göre ta'zîrdir. Zinâ haddi sabit olduğu zaman, İslâm memleketinde tatbik edilecek cezâ müşahhas vak'aya göre değişir: Muhsan olan, yani evli veya başından zifafla(cinsi münasebet) neticelenmiş bir evlilik geçen Müslüman erkek ve kadının cezası bir meydanda ölünceye kadar recmolunmak, yani taşlanmaktır. Cezâya önce hâkim ve şâhidlerin başlaması lazımdır. Şâhidlerden birisi ölerek, gâib olarak veya hâzır olup da, herhangi bir sebeple cezâya katılmazsa, hadd cezası sakıt olur. İnfazdan evvel hükmü veren hâkimin ölümü veya azli haddi düşürür; yeniden muhakeme yapılıp delillerin değerlendirilmesi lâzımdır. Suçlular, ölünce yıkanır, kefenlenir ve cenâze namazları kılınır. Recm, Tevrat'ta ölüm cezasının infaz şekli ve zinâ suçunun yegâne cezâsıdır. İslâm hukukunda, başından nikâh geçmemiş kimsenin zinâsı hâlinde, bu ceza hafifletilmiş; recm ise, nikâh müessesesinin kudsiyet ve ciddiyetini, bu arada diğer eşin hakkını muhafaza maksadına mâtuf olarak kabul edilmiştir. Muhsan olmayan kimsenin hadd cezası, yüz sopa (celde) vurmaktır. Sopa, küçük parmak kalınlığında ve budaksız ağaçtan olur. Dayaktan sonra, hâkim dilerse, bir fayda görürse suçlulardan birini veya ikisini bir sene veya herhangi bir müddetle şehirden çıkarır veya hapseder. İmam Mâlik, Şafi'î ve Ahmed'e göre bu bir senelik sürgün cezası mutlaktır. Nitekim 4 halîfe ile Atâ ve Tâvûs'un görüşleri böyledir. İnsanların kendisini ayıplamasıyla eziyet çektiği yerden ayırmak, suçlu için iyiliktir. İmam Malik'e göre erkek sürülür. Zira kadın çoğu zaman evinde oturduğundan, insanlar arasına fazla katılmadığından, işlediği suçtan dolayı onu tanıyanlar ve ayıplayanlar azdır. Erkek ise böyle değildir. O, çoğu zaman meslek ve ibâdet sebebiyle insanların arasında bulunur. Onu görenler, yaptığı işi hatırlayıp, aşağılayıcı sözler söylerler ve bundan üzülür, sıkılır. Köle sürgün edilmez. Ancak İmam Şâfi'î'ye göre altı ay sürgün edilir. Suçlulardan biri muhsan ise, İmam Ebû Hanîfe ve Ahmed'e göre ikisine de muhsan olmayan cezası verilir. İmam Malik ve Şâfi'î'ye göre, muhsana muhsan, muhsan olmayana muhsan olmayan cezası verilir. Köleye zinâ haddi cezâsının yarısı (elli celde) verilir. İmam Ebû Hanîfe, ücret karşılığı zinâ yapanları (fahişeleri), cemiyet nizamını diğerleri gibi rencide etmediği gerekçesiyle hadd cezasına müstehak görmez; fakat ikisinin de şiddetli ta'zîr ve pişman olana kadar hapsedileceğini söyler. İmâmeyne göre ikisine de hadd cezası yapılır. İmam Şafi'î ve Ahmed'e göre Müslüman olmak muhsanlığın şartı değildir. Zinâ haddinin tatbik edilebilmesi için lâzım gelen şartlar tahakkuk etmediği zaman cezâ verilemez. Meselâ dört yerine üç şâhidin görmesi ile zinā haddi teşekkül etmez. Bu halde, başka bir suç teşekkül eder ve fâile tazîr cezası verilir. Osmanlı kânunnâmelerinde, zinâ için verilmesi öngörülen dayak ve para cezaları, hadd cezası verilemeyen zinā suçlarında, suçun cezâsız kalmaması için getirilmiş tedbirlerdir. Zinā haddi, Kur'an-ı kerîm ve sünnet-i nebevî ile sâbittir. Nitekim Hazret-i Peygamber zamanında bu cezâ birkaç defa tatbik olunmuştu. Zinânın cezalandırılması, insanın yaratılışından bu yana hemen her cemiyette rastlanan bir tatbikattır. Bunun sebebi de, cemiyette fuhşun yayılmasına mâni olmak ve dinin gayelerinden biri olan neslin muhafazası maksadına mâtuftur. Nitekim İslâm cemiyetinde, zinâya giden yollar kapatılmış; buna rağmen bahis mevzuu fiili işleyenlere ağır ceza getirilmiştir. Hadd cezalarının konuluş gayesi, evvelemirde cemiyet nizamını muhafazadır. Zinâ haddi de, fuhşa mâni olmak için getirilmiştir. İslâm cemiyetinde evlilik kolaylaştırılmış, buna kudreti olamayanların evlendirilmesi teşvik edilmiştir. Evlilik mesuliyetlerini yerine getiremeyip, beraberliğini yürütemeyenlerin kolayca ayrılması da meşru görülmüştür. Günlük hayatta yabancı kadınlarla erkeklerin birbirinden ayrı bir hayat sürdürmeleri esası getirilmiştir. Kur'an-ı kerîmde zinâya yaklaşılmaması icab ettiği, bunun kötü bir yol olduğu ifade edilmiştir. Zinânın, âileler arasında kötülük ve geçimsizliğin doğmasına, soyların karışmasına, cemiyete düşman, talihine küskün çocukların çoğalmasına, cemiyet hayatında namus ve iffetin kaybolmasına, düşmanlıkların yayılmasına sebebiyet verdiği nazara alınmıştır. Bu çok ağır neticelerin yanında, verilen cezaların ağırlığının ikinci planda geldiği düşünülmüştür. Nitekim ceză, evvelemirde suçu önlemeye müteveccihtir. Zinâ yapanları, o esnada dört erkek, hür, adil Müslüman şahidin birlikte görmeleri, olacak şey değildir. Ancak, umu- mî yerlerde açıkça yapılınca görebilirler. Buradan anlaşılıyor ki, bu ağır ceza, zinā yapıldığı için değil, bu çirkin işin yayılması sebebiyledir. Bu cezânın tatbiki için aranan şartlar gayet ağırdır. Ayrıca cezâ, en ufak bir şüphe ile düşmektedir. Bu sebeple İslâm tarihi boyunca tatbiki son derece nâdir olmuş; Osmanlı Devleti'nde de recm cezası, bir defa, XVII. asırda infaz edilmiştir.
·
73 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.