Okunmamış Mektubun Var"Sevgili Dost,
Postanedeki kargaşadan, mektubumu aldığını anladım."
Bu kitapta bize kelimlerle yazılan altmışbir mektubun bir mektubuna da şöyle başlıyor;
"Sözcükler binlerce kelime bildikleri halde konuşamazlar. Onları dilsiz yapan sahip oldukları kelimeleri baş harflerine göre ve alt alta sıralamalarıdır... Kelimeler ne zaman sözlüklerden çıkıp yan yana gelirler, ne zaman üçlü beşli gruplar oluştururlar, o zaman başlar heyecan. Tek başlarına taşıdıkları küçük çuvalı sırtlarından indirip beraberce dağları taşımaya kalkışırlar. Çağrışım o kadar büyük bir güçtür ki dağları taşımakla kalmaz nehirleri de tersinden akıtabilir..."
Böyle bilinçli bir yazarın yazılarından keyif alıyorum. Deneme türünde olan bu kitap akıcı dili ve özgün kurgusuyla benimde beğendiğim eserlerden biri. Kitapta tarihte farklı dönemlerde yaşamış önemli şahsiyetlerin sözlerine, görüşlerine de yer verilmiş.
Dosta yazılan mektuplar serisinde yazılmış altmışbir mektuptan oluşuyor. Yazar kitabı unutulan mektubun kefareti olarak tanımlıyor. Dediği gibi; "Altmış birinci mektup kefareti ödüyor."
Kitapta her bir mektubun düşünmeye sevk eden bir yanı olduğu gibi duygularıda etkiliyor. Yani bildiğimiz mektuplardan biraz faklı.
Kendisi gibi yazmış olduğu mektuplarda naif. Söyleyişıne katılmıştım. Yazmakla ilgili sohbet etmiştik. Çok ince düşünen birisi. Bir yere gidince evet ânı kalması için fotoğraf çekiyorum ama yanımdaki herhangi bir kitaba ya da deftere o an aklımda kalan bir kaç cümleyle yaşadığım olayları, gittiğim yerleri tarihiyle not alınca daha anlamlı oluyor benim için. Kitaplığımda ki birçok kitapta birçok tarih ve hatıra var. Ve bu benim için kıymetli. Gönül isterdi ki bu kitabada o gün birkaç cümle karalasaymışım. Ama güzel bir sohbetti.
...
Velhasıl Ali Ural'ın yazdığı "posta kutusundaki mızıka" kitabındaki mektupları okumanı tavsiye ederim...
