Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

The Young Turks‘ Crime Against Humanity: The Armenian Genocide and Ethnic Cleansing in Ottoman Empire (Genç Türklerin İnsanlık Şuçları: Ermeni Soykırımı ve Osmanlı İmparatorluğunda Etnik Temizlik), Princeton University Press tarafından Amerika’da yayınlandı. Taner Akçam’ın tespit ettiği iki uç noktadan ilkine göre, ‘İttihatçılar soykırım kararını savaştan çok önce vermişlerdi. Savaş sadece daha önce alınmış bir kararın uygulanması için uygun imkan yaratmıştı’. İkincisine göre ise, ‘İttihatçıların Ermenileri imha etmek gibi bir karar veya planları yoktu. Böylesi bir olgu, savaṣın oldukça ilerleyen aṣamalarında bir zorunluluk olarak kendisini dayatmıṣtı. Yani soykırım kararı ile savaşta alınan yenilgiler arasında doğrudan bir nedensellik ilişkisi mevcut.’ Akçam’ın Osmanlı arşivinden elde ettiği yeni belgeler ışığında kitapta yaptığı değerlendirmeye göre, tek bir karardan çok, aşamalı bir biçimde radikalleşen bir süreç yaşanmış. Buna göre de, savaşın başlaması ile birlikte, birbirini tetikleyen ve her biri bir başka radikal kararın alınmasına yol açan bir dizi karar söz konusu. Akçam’ın yeni iddiası, daha 1914 Eylül-Kasım aylarında, savaşın seyrinin bilinmediği bir aşamada bile, Ermeni sorununu halletmek konusunda ciddi tedbirlerin alınmaya başlandığı şeklinde. Akçam çalışmasında, yine Osmanlı belgelerine dayanarak, İttihatçıların asimilasyon politikasının üç önemli ayağın olduğunu gösteriyor: - Yüzde 5/10 sınırını geçmeyecek tarzda, Ermenilerin din değiştirmelerine müsaade etmek. - Ermeni kız ve erkek çocuklarını zorla Müslümanlaştırmak ve evlendirerek asimile etmek. - Geçici bir süre için bile olsa, Suriye’de sınırlı bir iskân politikası uygulamak. Akçam’ın yorumuna göre, soykırımda asimilasyonun oynadığı ana rolün görülmemesinin esas nedeni, 1948 Soykırım Sözleşmesi’ne yüklenen anlam ve özellikle Yahudi Soykırımı’nın etkisi. Akçam’ın bu yorumuna göre, - 1948 sonrası, her sosyal olaya, soykırım tanımına uyuyor mu uymuyor mu diye yaklaşıldı. Uymadığı düşünülen kısımlar atıldı, uyduğu düşünülen kısımlar abartıldı. Böylece, kitlesel katliam bir sosyal süreç olarak ele alınamaz oldu. - Yahudi soykırımı, üzerinde en çok çalışılan ve en fazla kabul gören ‘soykırım’ olması nedeniyle, ilginç bir anlayışın gelişmesine de kaynaklık etti. Buna göre, eğer herhangi bir soykırım Yahudi örneğine uymuyorsa, soykırım sayılmamaya başlandı. Bu nedenle de araştırmacılar, kendi ilgilendikleri kitlesel katliamın soykırım olduğunu ispat edebilmek için onu mümkün olduğu kadar Yahudi soykırımına benzetmeye çalıştılar. Bu kitap, Akçam’ın 2008 yılında İletişim Yayınları’ndan çıkan Ermeni Meselesi Hallolunmuṣtur adlı çalışmasının önemli bir bölümünü de kapsayan şekilde yazar tarafından yeniden kaleme alınmış. 2015 yılında Başbakan Ahmet Davutoğlu da arşivlerin açılmasıyla ilgili olarak “Gönülleri açık olmayana arşivleri açsak ne olur?” cümlesini sarf etmişti. Prof. Dr. Taner Akçam: “Dünyadaki tüm ülkeler ellerindeki belgeleri sınırlar, diyelim İngilizler yüzde 96’sını koyarlar arşive, bizim İstanbul’daki özellikle Ermeni sorununa ilişkin belgelerin, ben yüzde 30-40’ının bile konduğundan şüpheliyim.” Henüz açılmayan en önemli arşiv, Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde bulunan arşivdir. Bu arşiv esas olarak araştırmacılara kapalı olduğunu belirtiyor Akçam, “Bir yıldır yeni arşiv başvuru formu çıkardılar, daha önce o da yoktu. Şimdi de başvuruları alıyorlar ama insanlara istedikleri belgeleri vermiyorlar” diyor. Profesör Akçam, tapu kayıtlarının Arşiv Genel Müdürlüğü’ne aktarılmasının söz konusu olduğunu ancak Milli Güvenlik Konseyi’nin “ulusal güvenliğe aykırı olduğu” kararını vererek yasakladığını aktarıyor. Akçam, 1915’te hangi köydeki hangi evin, tarlanın kime ait olduğunu araştıran bir kişinin bunu bulamayacağına dikkat çekiyor ve “Kanunların Ruhu kitabımda yazmıştım; 1983 ve 2001 yılında Tapu Genel Müdürlüğü’nün bütün bölgelere yolladığı ‘1915 hakkında bilgi isterlerse vermeyin’ diyen bir talimat var” diyor.
27 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.