Muhaliflerde oluşan kanaat, ordumuzun taarruz kabiliyeti kazanamayacağı noktasında yoğunlaştı. Bunun üzerine taarruza yönlendirme cereyanını durdurdular. Başka bir teori ortaya attılar. Bu defa dediler ki: 'Bizim asıl hasmımız Yunanlılar, Yunan ordusu değildir. Zaten Yunan ordusunu tamamen mağlup etsek de, bununla bizim davamız son bulamaz. İtilaf devletlerini, bilhassa İngilizleri fiilen mağlup etmek gerekir. Bunun için, Yunan ordusuna karşı bir perde hattı bırakmak, asıl orduyu Irak kuzey sınırına yığıp, İngilizlere taarruz etmek lazımdır. Muharebe ile davamızın halli teorisi takip olunuyorsa, yapılacak iş budur.' Bu derece mana ve mantıktan uzak fikirlere iltifat etmedik. Onun üzerine, muhaliflerin başındakiler yeni bir propaganda çıkardılar: 'Nereye gidiyoruz? Bizi kim, nereye sevk ediyor? Meçhullere? Koskoca bir millet, belirsiz, karanlık hedeflere serserice sürüklenir mi?' Bu propaganda, Meclis binasından, Ankara'daki kimselerden ordu saflarına kadar yaydırıldı.