Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Tanınmak, onaylanmak, doğrulanmak ya da –teşhircilikten ziyade röntgenciliğe yatkınsak- kateksi ve fetiş nesneleri bulmak için dahil olduğumuz ölçüde, sosyal medya doğası itibarıyla libidinaldir. Tumblr ve türevleri, çıplak insan resimleri aramıyor olsak bile yemek-pornosu, sanat-pornosu, mimari-pornosu, veri-pornosu, araba-pornosu, doğa-pornosu vs. tüketmemiz bakımından, hayatın tüm veçhelerini pornografik hale getirmiştir. Feminist düşünür Margret Grebowicz, Why Internet Pornography Matters [İnternet Pornosu Neden Önemlidir] adlı kitabında, di- jital bağlamda arzuyu ele alırken, aktarım biçiminin içerikten daha çok önem taşıdığını ileri sürer. Günümüz internet erotikası geçmişteki matbu biçimlerine veya sinema ve televizyon ekranlarındaki tezahürlerine kıyasla “niteliksel olarak" gerçekten de "farklı"dır. "Hareketli görüntüye dayalı sert pornografinin daha önceki biçimlerinin aksine," diye yazar Grebowicz, "internet pornografisine ilişkin çarpıcı olan şey, içerisinde konumlandığı meta-düzeyli bilgi paylaşımı söylemidir. Demokratikleştirilmiş bilginin taşıdığı düşsellikte, onu doğrudan doğruya porno dostu kılan ya da hiç değilse insanların soyunmasına neden olan bir şey vardır" (s. 51). Gerçekten de, “pornografi sorunludur, ama sorunlu oluşunun nedeni belli türden görüntüleri tüketenlerin belli türden bir edimde bulunmasına yol açması, bu görüntülerin toplumsal cinsiyet eşitsizliği yaratması ya da normal cinselliğin hakikatini çarpıtması değildir. [İnternet pornosu] Toplumsal olanın taşıdığı gizli mevcudiyetin ve geçirdiği iç zehirlenmenin ortadan kalkmasını gerektiren bir demokrasinin aracı olarak sorunludur. Yakaladığı başarı düşünülürse, internet pornosunun, yurttaşlarından saydamlık bekleyen bir toplumsal nizamın en önemli aygıtı olduğu iddia edilebilir" (s. 58). Bizzat internet pornografisi terimi, tarayıcılarımızda ve ekranlarımızda boy göstermek zorunda olan her şeyin evcilleştirilmesi, görünür kılınması, hazır duruma getirilmesi ve "etiketlenebilir" olmasıyla giderek gereksizleşmiştir. Nesneye yönelik bu tutum Heidegger'in deyimiyle vorstellen [temsil etmek ya da tasarımlamak] kavramı kapsamında ele alınabilir: nesnesine hesaplı bir iyelik üzerinden yaklaşan, daha evvel görülmemiş modern bir bakma tarzı. Gün geçtikçe daha da tartışmalı hale gelen Alman filozofun, bilgi tarihindeki belirleyici ve köklü devrimlerden biri olarak gördüğü şey -yani, "resim olarak dünyanın fethi"- toplumsal dünya parçalanarak bir münferit solipsizmler deryasına dönüştükçe, daha da fazla dönüşüme uğrar. Dünya-resmi artık uydu görüntüleriyle çerçevelenmiş Dünyâ değil, gözetleyici tüketim için hazır hâle getirilmiş insanoğlunun sonsuz geçit törenidir: Bütün bunlar da ekranlarımızda yarattığımız ve ayarladığımız (ya da yarattığımızı ve ayarladığımızı düşündüğümüz) kişisel dünyanın sahnesi içerisinde yer alır. Önümüzde aniden beliren her şeyin üzerine tıklamaktan, kendi etrafında döndürmekten ve incelemekten devşirdiğimiz üstünlük hissi -dokunma duyusu yoluyla değilse bile, nesnenin kodlanmış özüne ulaşan varsayımsal açıdan daha derin bir anlamda- verili şeyleri kavradığımızı bize duyumsatır. Onun soyut tözünü kavrarız; ki bu da arayüzümüzün kişisel evreni içerisinde tanrısal bir kadir-i mutlaklıkla onu yakınlaştırmamızı ya da bir el hareketiyle uzaklaştırmamızı sağlar. Gelgelelim bir Heideggerci için (hâlâ Heideggerci varsa tabii), “dünyaya" yönelik bu mutlak güç yanılsaması karşılığında ödeyeceğimiz bedel, herhangi bir ötekinin tekil mevcudiyetine gerçekten çekilme hissinin yitmesidir. Sözgelimi, bir flört adayının profil fotoğrafı bizi bir ölçüde çekse de, onunla (henüz) gerçek nitelikte bir çekim ilişkisi kuramayız, çünkü bize bir başkasının varoluşuna erişim sağladığımıza dair bir yanılsama sunan aygıtın gücü dikkatimizi dağıtmakta ya da başka yöne çekmektedir. Ya da Heidegger'in saç baş yoldurtan nevi şahsına münhasır üslubuna başvuracak olursak: “Temsil etmek, gizlenmemekliği [alethia] içerisinde bizzat kavramanın ait olduğu, gizlenmemiş olanı mevcudiyete getirene yönelik eşsiz bir mevcudiyete getirme olarak sahiden de ait olduğu, mevcudiyete getirenin kavranışı değildir artık." (s. 149). Başka bir deyişle -gerçek ortak-aidiyet olgusunu oluşturan- “mevcudiyete doğuş" ölü doğar, çünkü ötekinin başkalığını ve gerçekliğini tam olarak alımlama ve idrak etme kapasitemiz, bizi irtibatlandırma iddiasında bulunan (fakat aslında bizi kendi teknolojik-umwelt'imiz [çevre-dünyamız] içerisinde asılı halde bırakmış) araç tarafından ortadan kaldırılmıştır. Ne var ki Batı'da öz ve görünüş arasında geçerli olan kadim ayrım (ve hiyerarşi), evren anlayışımızın manyetik kutupları tersyüz olmuşçasına, internet çağında adeta tersine dönmüştür.
Sayfa 84 - 85-86 - PdfKitabı okudu
·
154 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.