Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

cimriliğin ilacı...
Bil ki, cimriliğin sebebi mal ve para sevgisidir. Mal sevgisinin ise iki sebebi vardır. Birincisi; uzun emelle birlikte ancak mal ve parayla elde edilen birtakım zevkleri sevmektir. Çünkü insan bir gün sonra öleceğini bilse malını vermede cimrilik etmez. Çünkü bir günde pek az bir paraya ihtiyaç duyar. Eğer kısa emelli olmakla birlikte çocukları varsa bu çocuklar da uzun emel yerine geçer. Çünkü kişi kendisinin bekâsını umduğu gibi, onların da bekâsını umar ve onlar için parayı elinde tutar. Bundan dolayı Rasûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Çocuk cimrilik, korkaklık ve câhillik sebebidir.” (1) Bunlara bir de fakir düşme korkusu ve rızkın geleceğine dâir güven azlığı eklenirse elbette cimrilik iyice güçlenir. İkinci sebep malı ve parayı sevmektir. Kimilerinin elinde ömrü boyunca kendisine yetecek kadar mal varken kendisi için yaptığı harcamada âdeti olan miktarla yetinip binlerce dirhem biriktiriyorsa, yaşlı biri olup çocuğu da yoksa sonra nefsi elindeki malın zekâtını vermesine ve hastalandığında tedâvi olmasına engel oluyorsa malın bizâtihi kendisine tutkun demektir. Malın elinde olmasından ve ona kâdir olmaktan zevk alır. Bu yüzden malını veya parasını toprak (yastık) altında saklar. Fakat öldüğünde sakladığı paranın zâyi olacağını veya düşmanlarının eline geçeceğini bilir. Böyle olmasına rağmen nefsi istediği şeyleri yemesine veya sadaka vermesine müsaade etmez. Bu müzmin ve amansız bir hastalıktır ve tedâvisi yoktur. Bu durumdaki birisi bir şahsa âşık olup onun gönderdiği elçiyi sevdikten sonra âşık olduğu şahsı unutarak elçisiyle meşgul olan adama benzer. Şüphesiz ki para, kişiyi ihtiyaç duyduğu şeylere ulaştıran bir elçidir. Bundan dolayı insanlar tarafından sevilmiştir. Çünkü tat veren bir şeyin elde edilmesine vesile olan şey de tatlıdır. Sonra, insan ihtiyaç duyduğu şeyleri unutup paranın bizâtihi kendisini sever. İşte bu, yolunu kaybetmişliğin ve dalâletin zirvesidir. Bil ki her hastalığın ilacı, ona sebep olan şeyin zıddıdır. Arzu ve istekler kanaat ve sabırla tedâvi edilir. Uzun emel ölümü çokça hatırlamakla, yaşıtlarının birer birer dünyadan ayrıldıklarını düşünmekle ve biriktiren kişinin ölüp malın zâyi olduğunu görmekle tedâvi edilir. Kalbin çocuklara iltifat etmesi, çocuğu yaratanın onunla birlikte rızkını da yarattığını ve babasından kendisine hiçbir mîras kalmayan nice çocuğun kendisine mal kalan çocuktan hâl olarak daha iyi durumda olduğunu düşünmekle tedâvi edilir. O hâlde hayrı (malı) çocuğuna bırakıp Allah'ın huzuruna şerle çıkmaktan sakınmalıdır. Çünkü geride bıraktığı çocuk sâlih ise Allah ona bakar. Eğer çocuk fâsıksa ona bırakılan maldan yardım alarak günâh işler. O hâlde kişi, (...) cimrilerin ahvâlini, mizaçların onlardan nefret ettiğini ve çirkin hâllerini düşünsün. Hatta cimri adam, başkasının cimrilik yapmasını çirkin bulur! Mal ve paranın ne maksatla yaratıldığını tefekkür etsin. Aşkın ancak sevgiliden ayrı kalmakla ortadan kalktığı gibi, insandaki cimrilik sıfatı da ancak zorlamayla da olsa bir şeyler vermekle ortadan kalkabilir. Kişi bu ayrılığa sabrederse artık sevdiğini düşünmez olur ve onu unutur. O hâlde cimriliğin tedavisi ilim ve amelle olur. Bu konudaki ilim; cimriliğin âfetlerini ve cömertliğin faydalarını bilmeye bağlıdır. Amel ise zorla da olsa parayı vermeye bağlıdır. Ancak bazen cimrilik bunlara karşı kör ve sağır olur. Bundan dolayı cimriliğin âfetlerinin öğrenilmesine engel olur, bu yönde bir rağbet ortaya çıkmaz, buna bağlı olarak amel ve uygulama da mümkün olmaz ve hastalık müzmin olarak kalır. Tıpkı tedâvisini öğrenmeye ve onu kullanmaya engel olan hastalık gibi ki ölüme kadar sabretrnekten başka bir çâresi yoktur. Bil ki, dünyada ne kadar çok şey sevilirse onları ele geçirememekten dolayı çekilen dertler o kadar çok olur. Malın ve paranın âfetini bilen kişi ona bağlanmaz ve ancak ihtiyaç duyduğu kadarını alır. İhtiyacı olduğu için malı elinde tutan kişi cimri değildir. (1) Ahmed, 17562; İbni Ebî Şeybe, 12/97; İbni Mâce, 3666; Taberânî,Kebîr, 3/2587, 22/703; Hâkim, 3/164; Kuzâî, Müsnedü’ş-Şihâb, 25, 26; Beyhakî, Sünen,10/202, Esmâ ve’s-Sıfât, 2/207. Ya’lâ b. Mürre el-Âmirî’nin hadisi
·
69 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.