Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Aşk: İlk başta bir parıltı, göz kamaştıran bir ışıltı. Mucize, göklerin bir bağışı, büyülenme, gösterişli bir armağan, hayranlığa varan bir şaşkınlık. Yalnızca sanatçılar ve belki de âşıklar kayda değer bir şey söyleyebilir bu konuda. Çünkü umulmadık bir karşılaşma, beklenmedik bir rastlantı, yitirilen bir şeye, gümüş bir paraya, bir oğula (Luka’ya göre İncil, 15: 3-32), sağlığa kavuşmanın sonsuz mutluluğu kadar coşku verici bir neşedir aşk, “yakalanan zaman”dır (Proust), kimi zaman da saçma sapan bir olay: “Aşkın verebileceği en büyük mutluluk, sevilen kadının elini ilk kez tuttuğunuz o andır… Aşk, ötekinin arzusuna sahip olmayı amaçlar. Aslında insan hayatındaki her şey ötekinin arzusunu/bakışını kendine çekmek üzerine kurulur. Gözde/görünür olmak amaçtır. Aşk, ötekinin arzusunun nesnesi olma girişimidir. Ötekinde bir eksiklik olduğu sanılır ve o eksikliğin de bizim yokluğumuz olduğu varsayılır. Bu eksikliğe/boşluğa kendimizi yerleştiririz. Bunu yaparken de ötekindeki eksikliği tamamladığımızı düşünürüz. Sokrates ve Platon’a göre arzunun temeli eksiktir ya da arzu eksiğe dayanır. Aşk sahip olmadığınız bir şeyi veriyor olsa bile eksiğe arzu kadar bağlı olmaz. Arzu her zaman sahip olmadığımız bir şeye karşı ortaya çıkıyorsa, ilişkide arzunun devam edebilmesi için ya mutlaka sahip olmadığımız, ya henüz sahip olmadığımız ya da sevgilimizden henüz alamadığımız bir şey olması gerekir. Lacan'ın ifade ettiği şekilde, arzunun sahip olduğu tek şey eksiktir zira nesnesine sahip olduğu anda ortadan kaybolur. İnsanın kendisini bedenen ve ruhen âşık olduğu kişiye teslim etmesi onun arzusunu öldürebilir; partnerin arzusunu canlı tutabilmenin bu kadar zor olmasının sebebi de budur. Sokrates'e göre belki arzunun sürdürülebilmesi için ya imkânsız ya da henüz doyuma ulaşmamış bir arzu beslememiz, hatta belki tatminden özellikle kaçınmamız gerekir. Arzunun insanı iğne ipliğe çevirmesi, sararıp soldurması için arzulanan şeye (en azından hemen o anda) sahip olmamak gerekir. Sokrates şöyle bir mantık yürütür: Aşk, arzuladığından mahrumdur; eğer aşk güzellik arzuluyorsa, güzelliği yok demektir; eğer aşk iyiyi seviyorsa, iyilikten mahrum demektir. Bu bağlamda aşk, ne güzeldir ne de iyi, zira ikisinden de mahrumdur.
Maria_Puder

Maria_Puder

@Mariaa_Puderr
·
18 Nisan 13:04
" Sevdiğimiz zaman, aşk o kadar büyüktür ki, bir bütün olarak içimize sığmaz; sevdiğimiz insana doğru yayılır, onda kendisini durduran, başlangıç noktasına geri dönmeye zorlayan bir yüzey bulur: işte karşımızdakinin hisleri dediğimiz şey, kendi sevgimizin çarpıp geri dönüşüdür ; bizi gidişten daha fazla etkilemesinin, büyülemesinin sebebiyse, kendimizden çıktığını fark etmeyişimizdir. "
Marcel Proust
Marcel Proust
·
200 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.