Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

384 syf.
8/10 puan verdi
Şu an bu kitap yüzünden ağlamak istiyorum. Selamlar, sevgili okurlar; O kadar fena bir hâldeyim ki, ağlayamıyorum bile. Keşke ağlayabilecek kadar daha az üzülseydim ama bu kitap, bana sonlarında yaşattığı şokla bu dramı yaşattı. Kitabın konusunu zaten arka kapakta okuyup anlarsınız. Çocukluğundan beri hep karşılaştırılmış olan ve Nor’un aldığı yaradan sonra Zadie’ye özen gösterilen, Nor’un gözden çıkarıldığı bir yaşam. İkiz kardeşler: Nor ve Zadie. Zadie, başına gelen kaderden dolayı büründüğü kederle güzelliğinden vazgeçmek zorunda kaldıktan sonra olaylar zaten sizi içine çekiyor ve hiç sanacağınız türden bu kadar azıyla kalmıyor. Nor, Zadie’nin yerine geçip Ilara’ya, prenses olmaya gittiğinde o çok merak ettiğimiz prensle tanışıyoruz. Bir yazarın bu karaktere nasıl kıydın da kötü karakter yaptın diyebileceğimiz türden bir karakter: Ceren. Sevgisiz büyüyen bir çocuğu kötü diye yaftalayarak kimsenin sevgisine sahip olamadan… Off! Gerçekten onun adına o kadar üzgünüm ki… Demiştim zaten Nor’un yerine ben prenses olsaydım, Ceren’ı çok güzel severdim. Onu anlayabiliyorum. Yaşadığım için anlayabiliyorum. Önce annesini kaybetmesi, sonra babasının başka bir kadınla evlenip onunla ve ikinci oğluyla vakit geçirmesi, üvey annesinin onu hiç sevmemesi ve ona iyi davranmamasıyla hep genleri daha iyi olan, daha sağlıklı kardeşini kıskanarak büyümesi… Prensesi geldiğinde ise o prensesin de onu değil de erkek kardeşini sevmesi… Gerçekten ağlamak istiyorum, bu hayat Ceren’a çok zalimce davrandı. Belki Ceren için böyle hissetmeyip onu bu kadar çok sevmeseydim, yaptığı her şeyin ardında sevgisizliğinin bir izi olduğunu görmeseydim o zaman Nor ve Talin’i sevip onlardan yana olabilirdim. Son olarak eklemek istiyorum ki, Ceren, yaşadıklarının hiçbirini hak etmedi. Buraya şu an Ceren’la ilgili tüm o âşık olduğum sahneleri yazmak istiyorum ama yer yetmeyeceği için sadece bir alıntıyla yorumumu noktalayacağım. Ceren’ın kolları gövdemi sardı, ayı kapanı gibi beni kıstırmıştı. “Şşş,” diye fısıldadı kulağıma. “Seni kurtaracağım, yavru kuş.” “Ne demek istiyorsun?” dedim sessizce. Bir parmağıyla yanağımı okşadı. “Seni öldüreceğime gerçekten inandın mı? Bu güzelliği, bu gücü boşa harcar mıyım? Kardeşimin düelloya yetişeceğini öğrenince seni yem olarak kullanmaktan başka çarem kalmadı,” dedi. “Peki şimdi?” dedim dişlerimi sıkarak. “Şimdi sana bir pazarlık teklif etmeye geldim.” Homurdandım. “Pazarlık mı? Kardeşinle zaten pazarlık yapmadın mı?” Sıcak gülüşünü duyunca ürperdim. “Kardeşim her şeyi çok kolay elde ediyor. Güç, samimiyet, kadınlar. Sen hiçbir zaman onun olmayacaksın.” Tacı bana verdi. “Al, Nor. Bu sana ait,” dedi. Nefesim kesildi. “Ne? Bunu nereden buldun?” “Ilara’nın annesi bunu kızının kalbinden çıkan kan mercanından yaptırmıştı. Hiç giyilmedi çünkü hiçbir kadın, ister Ilaralı olsun ister Varenialı buna layık görülmedi. Ama sen farklısın tatlım.” “Bunu bana neden veriyorsun?” diye sordum. “Sana Ilara’nın kraliçesi olma fırsatı sunuyorum. Benimle evlenirsen halkına zarar vermem. İhtiyacım olan her şey, Yeni Kale’de olmuş olur. Birlikte kadın kral ve krallığımızı tehdit eden diğer kuvvetlerle yüzleşebiliriz. Oğullarımız krallık tarihindeki en güçlü ve en sağlıklı çocuklar olur. Birlikte dünyayı fethedebiliriz, Nor.” Şaşkınlıkla gözlerimi kırptım. “Taç için seninle evlenmemi mi istiyorsun?” Gülümsedi. “Beni sevdiğin için benimle evleneceğini düşünecek kadar aptal değilim. Hayır, bu onurun kardeşime ait olduğunu biliyorum,” dedi ve yüzünde bir üzüntü belirdi. “Öyle de olmalı. Senin kadar iyi ve güzel biri. Ama buraya sadece prensle evlenmeye gelmedin. Dünyayı görmeye geldin, değil mi? Bunu sana verebilirim, Nor. Kraliçem olman karşılığında halkına özgürlüğünü verebilirim.”
Mercan ve İnci Tacı
Mercan ve İnci TacıMara Rutherford · Martı Yayınları · 202347 okunma
·
64 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.