Gündelik yaşamımızın çarklarının arasında örümcek ağı gibi yuvalanan rüyaların kalıntılarıyla uyandığımız sabahlar vardır.
Uyurken başka bir diyara gideriz. Orada başka bir yaşam süreriz. Sonra yavasça gün ışığına döneriz ve gün ışığının getirdiği mantığa bürünürüz ama rüyanın tadi hâla damağımızdadır; rüyadan alıştığımız dünyaya dönünce bir tuhaflık varmış gibi hissederiz ama bu öyle çabuk geçen bir tuhaflıktır ki kimse bunu çözümlemekte başarıya ulaşamaz.