Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat kitabının 71 sayfasının her satırında yaşattığı yoğun duygu geçişi ve psikolojik çözümlemelerden ziyadesiyle etkilendim.
Zweig, normal hayatta empati yapamayacağım Mrs.C'nin psikolojisini ve ruhsal betimlemesini çok güzel anlatmış, adeta Mrs.C'nin dünyasına hapsoldum diyebilirim. Erkek bir yazarın bir kadının psikolojisini ve ruh hallerini böylesine derin şekilde tahlil edebilmesi Zweig'e bir kez daha hayran kalmamı sağladı.
Yazar, 1920'li yılların sosyolojik yapısını ve burjuvazi tabakasının ikiyüzlü ahlak anlayışını eleştirerek; ahlaksal açıdan topluma aykırı gelecek olayları ve duyguları psikolojik derinlikleri ile incelemiş. Tutkularının peşinden koşan insanların yaşamlarını nasıl hiçe saydığını, toplum tarafından empati yapılmadan yargılanıp, eleştirildiğini sürükleyici bir şekilde anlatmış. Kitabın kurgusu gayet güzel lakin yazarın karakterlerin duygu yoğunluğu ve psikolojilerini anlatış biçimi beni daha çok etkiledi diyebilirim.
Zweig'in ilk olarak
Satranç kitabını okuduktan sonra betimleme ve yoğun anlatımına hayran kalmıştım. 2. Dünya Savaşı sonrası eşiyle birlikte intihar edişi hayatını daha çok merak edip bir çok kitabını okumamı sağladı.
Kitaba 7.7/10 puan veriyorum. (Kurgu:7.5 - Anlatım:7.9)
Herkese keyifli ve empati dolu günler diliyorum. :D