Resûlüllah (sa) şöyle buyurur: Allah’ın bir takım melekleri vardır ki, yollarda dolaşırlar ve zikir ehli kimseleri ararlar. Allah’ı zikreden bir topluluk buldukları vakit: İhtiyâcınız olan şeye koşunuz! diye seslenirler; dünyâ semâsına kadar onların çevresini kanatlarıyle kuşatırlar. Allah meleklere, onlardan daha iyi bildiği halde, sorar:
- Kullarım ne diyor?
- Seni tekbir ediyor, sana hamdediyor ve seni ta’zîm ediyorlar.
- Beni gördüler mi?
- Hayır, vallahi seni görmediler!
- Beni görselerdi nasıl olurdu?
- Seni görselerdi, sana daha çok ta’zîm ve tesbîh ederlerdi!
- Benden ne istiyorlar?
- Senden cenneti istiyorlar.
- Orayı gördüler mi?
- Hayır yâ Rabbi, vallahi orayı görmediler!
- Orayı görselerdi nasıl olurdu?
- Orayı görselerdi, şüphesiz ona karşı daha şiddetli bir arzu duyarlar, daha çok isterler ve daha büyük alâka gösterirlerdi!
- Hangi şeyden aman diliyorlar?
- Cehennemden!
- Cehennemi gördüler mi?
- Hayır, vallahi onu görmediler!
- Onu görselerdi nasıl olurdu?
- Şâyet onu görselerdi, ondan şiddetle kaçarlardı ve çok korkarlardı.
- Sizi şâhit tutuyorum ki onları bağışladım. Meleklerden biri:
- Aralarındaki falan kimse onlardan değildir, sâdece bir ihtiyâcı için gelmişti! deyince, Hak Taâlâ:
- Onlar öyle bir meclis topluluğudur ki, aralarında bulunan kimse mahrûm olmaz! buyurdu. [128]
(Buhârî, Ebû Hureyre (ra)’den tahrîc etti. İmam Ahmed Müsned’inde ve Müslim Sahîh’inde rivâyet eder.)