Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Güneş Küller Ormanı'nın üzerinde yükselirken, altın rengi ışınları Karanlıklar Şatosu'nun kulelerinden aşağı süzülüyordu. Perdenin sisi kalkmışı. Uğursuz gece yerini kuşların ötüşüne ve durmadan eriyen kar damlalarına bırakma. Işıh huzmeleri genç prense saldıran tazıların üzerine iner inmez, simsiyah dumar bulutlarına dönüşmüş ve sabah ayazında kaybolmuşlardı. Gün ışığında pato da yok olmuştu. Prens çok kötü yaralanmıştı. Kan kaybediyordu. Yarası ağırdı. Ancak en büyük yarayı kalbi almıştı. Gözünün önüne sürekli Erlking'in okunun ucunu prensesin minicik bedenine sapladığı an geliyordu. Katil, kardeşinin canını alma ve şimdi bedeni perdenin ötesinde, prensin onu uygun bir cenazeyle, bir kraliyes cenazesiyle onurlandınamayacağı bir yerde kalmıştı. Erlking'in onu bir hayalet olarak orada tutup tutmayacağını ya da onun prensle karşılaşabileceği Veloresne gitmesine izin verip vermeyeceğini bilmiyordu. Karanlıklar Şatosu'nun olduğu yerde artık büyük bir mabedin yıkıntılar vardı. Bir zamanlar, çok uzun zaman önce, bu orman arazisinde bir tapınak biliniyordu. Verloren'in kapıları olarak bilinen kutsal bir yerdi. Prens ayağa kalkıp yıkıntılara gökyüzüne uzanan, düzgün siyah taştan gir kemli yekpare sütunlara doğru sendeledi. Daha önce buradan bahsedildiğini duymuş olsa da hiç görmemişti. Ormanın ortasındaki bu lanetli yerin Erlkingin patosunu inşa etmek için seçtiği yer olmasına hiç şaşmamalı diye düşündü, çünkü bu taş sütunların arasına öylesine bir ölüm sessizliği ve kötü bir şey olacağı hizi çöreklenmişti ki aklı başında kimse girmeye cesaret edemezdi. Ama prens artık mantıklı düşünemiyordu. Sendeleyerek ilerlerken, kardeşinin kaybının ağırlığı altında adeta eziliyordu. Ancak gördüğü şey durmasına neden oldu. Bu siyah taşlar karşısında yalnız değildi. Bataklığın üzerindeki asma köprü hala oradaydı ve ormanı yıkıntılara bağlıyordu. Ancak perdenin bu tarafında kalan ahşap çürümeye başlamış ve epeyce aşınmıştı. Ve orada, köprünün orta sında, büzüşmüş bir şey duruyordu. Avcı Perchta. Ölümlüler diyarında geride bırakılmıştı.Prensin oku kalbini delip geçmiş ve altından oluk oluk kan akmıştı. Kadın yüzü tıpkı ay ışığının tonunda soluk mavi bir renk almıştı. Yeni yağmuş karı andıran bembeyaz saçlarında şimdi şarap kırmızisı kan lekeleri vardı. Sanki merakla bir şeye bakıyormuş gibi gözlerini aydınlanan gökyüzüne dikmişti. Prens, temkinli bir şekilde daha da yaklaşırken aldığı korkunç yaralar yüc den kadın acıyla haykırdı.
·
48 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.