Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Psikoloji ile tarih ilişkisi arasında ayrım.
Psikolog tarihsel düşünmeye ilgi duyabilir; tarihçide sürüp giden zihinsel olayın özel türlerini çözümleyebilir; örneğin, tarihçilerin, gerçek dünyada doğru dürüst yaşayamayacak kadar nevrotik olduklarından, sanatçılar gibi bir düş dünyası kurmuş insanlar olduklarını ama sanatçıların tersine, bu düş dünyasını geçmişe yansıttıklarını, çünkü nevrozlarının köklerini çocukluklarındaki geçmiş olaylara bağladıklarını, bu nevrozlardan kurtulmak için boş bir çabayla hep geçmişe döndüklerini ileri sürebilir. Bu çözümlemeler daha da ayrıntıya girebilir, tarihçinin Julius Caesar gibi buyurgan bir kişiye ilgisinin babası karşısındaki çocuksu tutumunu nasıl dile getirdiğini vb. gösterebilir. Böyle bir çözümlemenin vakit kaybı olduğunu söylemek istemiyorum. Ben yalnızca psikologun özgün özne-nesne ilişkisinde dikkatini sırf özne tarafında topladığını göstermek için onun tipik bir durumunu betimliyorum. Psikolog tarihçinin düşüncesine bakar, onun nesnesine, geçmişe değil. Geçmiş diye bir şey olmasaydı, Julius Caesar düşsel bir kişi olsaydı, tarih bilgi değil, salt düş olsaydı, tarihsel düşünceye ilişkin tüm psikolojik çözümlemeler tamı tamına aynı olurdu.
Sayfa 34 - doğu batı yayınları, altıncı basım, çeviren: kurtuluş dinçer, şubat 2015, kızılay l 34-35
·
351 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.