Gökkuşağı nerde aşikâr olur
Hangi aynadır ki, kurulur saray
Bâde mi içirmiş toprağa gökler
Kimin gözlerine düştü yıldırım
Bu cezbe yangını, bu esrik hayal
Her akşam bitmeyen bir günü bekler
Çile bir bahçedir yâr nazarında
Duvak kırmızının suskun rüyası
Kardelen sabahı bekleyenindir
Bir şehrin dumanlı sokaklarından
Geldiğini görüp titreyen rüzgâr
Nazlı sükûtundur, beyaz tenindir
Bir ebru kalbinde denizle gelir
Akar yalnızlığın kirpiklerinden
Yorgun bir sevdayı taşıyan sesin
Ağlatır dağları ve ırmakları
Seher vakti yıldızlarla buluşan
Arzın parmağında son firuzesin
Ah, yollar bilseydi bu kıyameti
Yolcular köprüye varmazdı dalgın
O hangi âyindir, tutuşup yandı
Güz ilahileri söyleyen ruhum
Yumdu gözlerini bir seher vakti
Güneşin battığı yerde uyandı
Islahımdır bulut, yağmur ve zaman
İnfilâk içimde nazlı bir tohum
Ellerim güneşi bulur derinde
O kesif hayaller, batık gemiler
Bir liman arıyor yurdunda hüznün
Kim olsa, yanardı benim yerimde
Bana bir müstear yalnızlık gerek
Bana nikabını kaldıran nakış
Oyası dökülür bahtımda ömrün
Ötemde yüzüme gülümseyenler
Yanımda vururlar güvercinleri
Bilmezler adını ölümsüzlüğün
Acı bir tebessüm kalır yüzümde
Pervasız bir gezgin olsam da, dağlar
Bir tahtırevanda kuşatır beni
Bozkırın rüyası alevden midir
Bir yanımda sükût tenli gölgeler
Bir yanımda yaslı rüzgârgülleri
Hayalin en uzun baharı benim
Yaprağımda şebnem olur gözlerin
Bir bakışın bile ansızın açan
Bir karçiçeğidir avuçlarımda
O hangi tefekkür, hangi tevessül
Bir veda kuşudur göğümde uçan
Ufukta ağlayan bir güneş mi var
Bu feryat nereden geliyor şimdi
Ümidin bahtında gün akşam olur
Vuslatı çağıran pervanelerin
Yakarışı göğe dokunan alev
Bekle; aradığın hâkanı bulur
Belki de bir yağmur yağmak üzredir
Yitik bir mevsimle gelir de hayat
Adını arayan o ülke, o kız
Bir zerrin kutuya koyar kalbini
Ayrılık ki, kırk gün, kırk gece düğün
O kız bir kayıptır şimdi, sevdasız