Gönderi

Teveccüh-ü nâs istenilmez, belki verilir. Verilse de onunla hoşlanılmaz. Hoşlansa ihlásı kaybeder, riyaya girer. Şân ü şeref arzusuyla teveccüh-ü nâs ise, ücret ve mükâfat değil; belki ihlássızlık yüzünden gelen bir itab ve bir mücazattır. Evet, amel-i sâlihin hayatı olan ihlâsın zararına teveccüh-ü nâs ve şân ü şeref, kabir kapısına kadar muvakkat olan bir lezzet-i cüz'iyeye mukabil, kabrin öbür tarafında azâb-ı kabir gibi nâhoş bir şekil aldığından, teveccüh-ü nâsı arzu etmek değil, belki ondan ürkmek ve kaçmak lazımdır. Şöhretperestlerin ve şân ü şeref peşinde koşanların kulakları çınlasın.
·
19 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.