Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Arapçayı bilmeden hafız olmak
Bence bahis mevzusu olacak şey, ayrı ayrı okul de- ğildir. Millete dinini, imanını, bütün insanlık ihtiyaçları- nı vermek için bir yer vardır ki, ona okul derler. İsterse- niz medrese diyelim. Fakat ona başka, ötekine başka bir şey demeyelim. Başka bir şey olamaz. Bir tane olur ve o hakiki bir millet yetiştirecektir ve İslam yetiştirecektir. Bu soruyu soran arkadaşımızın fikrine ben de iştirak edi- yorum. Hakikaten efendiler, bizim bugünkü medresele- rimiz, vaktiyle medreseler yapıldığı zamandaki halinden çok uzaklaşmıştır. Size bir-iki misal söyleyeyim: Benim gördüğüm gibi siz de her zaman görürsünüz. Akşehir'de açıkça söylüyorum- okulları dolaştığım sırada orada mevcut olan en iyi bir medreseye girdim. Ancak benim medreseye dönüşüm anlaşıldığı sırada çarşıdan, pazardan, dükkândan, şuradan buradan birtakım insanlar medreseye geldiler. Bunları kolaylıkla ayırdım. Çünkü dış giyinişleri ulema kisvesiydi. Cüppeleri ve sarıkları vardı. Halbuki ben onlardan evvel medreseye girdim ve kapıyı kapattım. Baktım ki medrese bomboştu. Yalnız birkaç efendi, birtakım odalarda çok sefil bir halde oturuyorlar. Kimisi fasulye pişiriyordu, kimisi yatıp uyuyordu. Sordum birisine: "Ne yapıyorsun burada?" Dedi ki: "Maksut okuyorum." "Ne demektir maksut?". "İsm-i meful," dedi. Aradım ve dedim: "Burada hoca yok mu? Bir müdür yok mu? Bir intizam yok mu?" "Var," dediler. "Efendim, müftü buradadır, ders ver mekle meşguldür." Dedim: "Bunlar tembel olacaklar, dersten kaçmışlar." Hakikaten müftü efendi bir odada talebesine ders veriyordu. Küçük bir odaydı. Talebe yere oturmuş, ken- disi de yere oturmuştu. Siyah bir küçük tahtada Arapça birtakım şeyler yazılıydı. Dedim: "Neyle meşgulsünüz?" Dedi ki: "Arapça öğreniyorum." Sordum müftü efendiye: "Arapça bilir mi?" "Hepsi bilir," dedi. "Sen bilir misin Arapça?" dedim. "Tabii," dedi. "O halde ben size bir şey sorayım: Siz tercüme ediniz." Vallahi ben Arapça bilmem fakat Arabistan'da bulunduğum için anlayabiliyorum. Müftü efendiden daha çok biliyorum Arapçayı. Baktım, yakaladım, bir şey yok tur. Neden böyledir? Müftü efendi dedi ki: "Bu efendi yeni gelmiştir. Şunları da askerden yeni getirebildik." Şu, bu. Nihayet yok.. "Rica ederim, sen de bilmiyorsun," dedim. "Doğru," dedi. "Talebe bilirse neyi bilecektir? En son Arapça dilini öğrenecek." Ben, "Arapça dilini öğrenmek için Suriye'ye, Arabistan'a gönderelim, Arapça öğrensinler. Fakat bütün medreselerimizde anlamayan, anlatamayan kimselerin böyle faydasız şeylerle iştigaline mahal yoktur. Yani bu milletin evlatlarının çok zaman sarf etme hakları yok. Az zamanda çok şey öğrenmek ve çok şey yapmak mecburiyetindeyiz," dedim
·
71 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.