Gönderi

"Artık [bana düşen] sabr-ı cemil (fesabrun cemilun)." (12:18) Hz. Yakub, Hz. Yusuf'un yokluğundan dolayı hissettiği kederin ne zaman sona ereceğini bilmediği için sürekli ve daimi bir sabır sergilemeye mecburdur. Buradaki sabr-ı cemil tabirine -un ekinin takılması, bunun bir fiile bağlı olmadığını dolayısıyla da zamanla vedeğişimle sınırlandırılmadığını gösterir. Daha sonra en küçük evladı Bünyamin Mısır'da tutulduğunda da Hz. Yakub, aynı cümleyi tekrar eder (12:83). Sabr-ı cemil tabirinin geçtiği diğer yer, karşılıklı bir konuşmada değil, Allah'ın Hz. Peygamber'i (sav) teselli etmek için bizzat ona hitap ettiği bölümdedir: O hålde sabr-ı cemil (sabren cemilen) ile sabret (70:5) Bu örnekte sabr-ı cemil ifadesine -en takısının gelmesi, söz konusu sabrın bir fiilin nesnesi olduğunu ve dolayısıyla zamanla kayıtlı bulunduğunu gösterir. Bu da gayet yerindedir, çünkü bir sonraki cümle ilahi bir güvence vermektedir: 𝙊𝙣𝙡𝙖𝙧 𝙤𝙣𝙪 𝙪𝙯𝙖𝙠𝙩𝙖𝙣 𝙜𝙤̈𝙧𝙪̈𝙧𝙡𝙚𝙧 𝙫𝙚 𝘽𝙞𝙯 𝙤𝙣𝙪 𝙮𝙖𝙠ı𝙣𝙙𝙖𝙣 𝙜𝙤̈𝙧𝙪̈𝙧𝙪̈𝙯. (70:6-7)
·
145 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.