Okurken dünyanın ışığı değişiyordu, insanlar ve olaylar duru bir berraklığa kavuşuyordu, kimse beni seyredemeden, bana dokunamadan dünyayı seyredip, romanların içindeki insanlara dokunabiliyordum. Kendimi güvende ve güçlü hissediyordum, böyle hissetmek beni iyileştiriyordu. Yaşam geçici, bu nedenle de yapay gözükürken, romanlar kalıcı ve sahici gözüküyordu. Her kitapla birlikte yaşadığım çağ, bulunduğum yer, daha da önemlisi kimliğim değişiyor, bunaltıcı bir esaret duygusundan sıyrılıp hiç kimsenin sınır koyamadığı bir özgürlüğe kavuşuyordum.