Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Düşünmek ve güzellik üzerine.. Sabahattin İzcioğlu - 08.04.2015 Her şeyin çok karmaşık olduğu dönemlerde düşünmek ne kadar zahmetli zor bir işmiş, hele de yıllardır duygularımızın hasar gördüğü bu durumda güzelliklerden bahsetmek daha zor bir şey. Bana göre böyle durumlarda yapılacak en doğru şey yalnızlaşma, daha açık ifade ile yalnızlık, korkulacak, karamsarlığa düşülecek bir durum olmadığı gibi tam tersine güzel ve huzurlu bir şey. Aslında çok şeyi de ciddiye alıp hiçbir şeyi de zorlamamalı, zorla güzellik olmuyor işte, belki de güzellik de izafi bir kavram. Gül açtığını bilip de güzelliğinin farkında mıdır acaba? Hiç zannetmem. Farkında olmadığımız o kadar çok şey var ki, hiç birimiz bir dakika nefes almasak yaşayamayız değil mi? Ama hiç kimse ben nefes almak için yaşıyorum demez. Işığın özü bizzat karanlıksa belki de güzelliğin özü çirkinliktedir. Demem o ki; çirkinlik olmasaydı güzellik olur muydu? Bırakalım çirkinliği güzelliği, insanın bizzat varoluşuna özgü olan bir karanlıktan gelmiyor mu? Ama her şey de bu karanlıktan doğar gelişir güzelleşir, sevgiye, aşka dönüşür. Onun için insan yüreği çok şeye dayanıyor, savaşa, ihanete, nefrete, aptallığa ama tek dayanamayacağı şey sevgisizlik. ‘’Dertleri bile zevk’’ edinir, sonra da ‘’bende neş'e ne arar’’ der. Nietsche’nin dediği gibi ‘’insan dünyada o kadar ıstırap çeker ki, bütün canlı yaratıklar arasında yalnız o gülmeyi icat etmek zorunda kalmıştır. Derinlemesine ve felsefi olarak düşünce, estetik, güzellik, iyilik üzerine yazmak niyetinde değilim ama düşünce içinden düşünce çıkararak değişimi, dönüşümü yakalamak yani en yüzeysel ifade ile kötü, çirkin, karanlık diye kavramlar yok bence, bunlara bu anlamları yükleyen insanlar, yaşama katılan her farklı kavram ve olgu, yeni değil, aynı zamanda zıtlıktır, kökeni veya başlangıcı da zıt olanın gün gelip bir başka zıtlığa dönüşeceği kesin ve nettir, zaten eğer bu zıtlıklar olmaz ise yaşamın anlamı kalmaz hatta yaşam olmaz. İşte bu da değişimdir. Gökyüzüne baktığımızda dünyanın sanki hiç hareket etmediği sanrısına kapıldığımız gibi günlük yaşamda da sanki hiçbir şeyin değişmediği algısı hepimizde ağır basar, hiçbir şeyin değişmediğini sanırız oysa her şey müthiş bir devinim içindedir, yani hiçbir şey tekerrür etmez. Bu nedenle dışımızda göremediğimiz yaşam tüm canlılarıyla, cansızlarıyla o kadar renkli, hareketli, coşkulu, o kadar hızlı ki maalesef biz onu yakalayamıyor veya bizim anlayışımızla örtüşmüyor. İşte hayat da bu anlayışı yakalamayanları, geç kalanları cezalandırıyor gibi. Belki de içinde yaşadığımız bu dünya, dönemi, bu değişiklikleri yakalamayıp, yapamadıklarımızın bir ceza karşılığı olmasın... Neyse, düşünmeyi bu kadar ciddiye almakla beraber Kafka’nın dediği gibi; "ölümün olduğu bu dünyada hiçbir şey çok da ciddi değildir aslında."
·
26 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.